Home / ARŞİV / KORONA 7 GÜNLÜK (23-29 KASIM PAZAR)

KORONA 7 GÜNLÜK (23-29 KASIM PAZAR)

Kökleri sömürü ve tahakküm üzerine kurulu olan ataerkil kapitalist düzenin sağlığı tehdit eden yüzü pandemi ile tekrar kendini göstermiştir. Kapitalist- faşist yönetimler nasıl ki daha önce darbeleri bahane ederek emekçilerin kazanımlarına göz diktiyse bu gün de pandemiyi fırsata çevirerek işçi sınıfının, ezilenlerin, kadınların ve tüm ötekilerin hak ve kazanımlarına saldırmaktadır.

Türkiye ve dünyadaki iktidarlar, pandemi ile mücadele adı altında, yaşama dair tüm alanları yasaklamakta ve salgını fırsata çevirmeye çalışmaktadır. Pandeminin ortaya çıktığı günden beri hükümet, ayrımcı tekçi ve baskıcı politikalarıyla, giderek artan oranda halkları yok saymaya, çevreyi talan etmeye çalışmaktadır.

Kadın emek sömürüsü pandemi döneminde artış göstermiştir. Özellikle kadın çalışanlarının büyük bir bölümünün çalışma düzeni değişmiştir. Pandemi süreciyle birlikte ücretsiz ev içi emeğin katmerli bir şekilde yoğunlaştığı, üstelik görünmez bir hale geldiği aşikardır. Birçok kadından duyduğumuz ortak yaşam alanını erkekle bu kadar uzun süre paylaşmanın zorluğu (yasaklar, işsizlik vs nedeniyle) ve bunun sonucu olarak kadına yönelik ev içi şiddetin artması ile ‘normal’i ile barışık olmadığımız mevcut ataerkil sistem ve onun şekillendirdiği aile kurumunun dayatmaları tekrar ve tekrar derinlemesine karşımıza çıkmaktadır.

Pandeminin kadın kazanımlarına dönük tehlikesi büyüktür ve mücadele ivme kazanmak zorundadır. Kolektif bir çalışma anlayışı benimsenmeli, her alanda olduğu gibi ev içi emek de paylaşılmalıdır. Çocuk bakımı temizlik ve ekonomik uğraşlarımız eş yaşam esaslı sürdürülmelidir. Salgının en çok etkilediği alanlarından biri olan yoksulluğa karşı, öz gücümüzle dayanışma ağları ve kooperatiflerle mücadeleyi büyütmeli; fiziksel mesafenin toplumsal mücadeleyi daima canlı tutmamızı engellememesi gerektiğini unutmamalıyız. İlişkilerimiz ve toplumsallığımız her zamankinden daha güçlü olmalıdır. Fiziki mesafelere dikkat ederken toplumsal mücadeleyi daima diri tutmalıyız.

Bir bütün olarak yaşamın her yerinde pandemi kriziyle birlikte kadın kazanımlarına yönelik müdahaleler devam ediyor.  Ancak biz güne anlamını da veren Mirabel kardeşlerin yürüttüğü mücadele yolunda erk zihniyete karşı mücadelemizi biriktirdiklerimizle katlandıracağız. Toplumsal şiddeti, özelinde kadına yönelik şiddeti cinsiyetçiliğe, sömürüye, iktidara/devlete, endüstriyel hegemonyaya karşı mücadeleyle aşabiliriz.

Kadına yönelik şiddete, tahakküme karşı kendimizi savunacağız! 

SİYASAL SAĞLIK-EKOLOJİK SAĞLIK

  • Tekliğe karşı çokluk- Hapishane Söyleşileri – Selahattin Demirtaş’a 45 İsimden 45 Soru

Temel motto “tekliğe karşı çokluk” olmalıdır. Buradaki “tek” sözü sadece “tek adam”ı ifade etmiyor; düşüncede, inançta, ideolojide, dilde ve elbette yönetimde dayatılan ve aslında geçmişi AKP’den de eskiye dayanan tekliğe karşı “çoklu” olma hallerini en yalın şekilde mahalleye, sokağa, köye, okula, işyerlerine kadar anlatabilmeliyiz. Elbette bu sürecin politik dili de çoklu olmalıdır. Yani her mahalleye, kelimenin her iki anlamıyla, kendi dilinden seslenmeliyiz. Hakeza bu sürecin yürütücüsü politik aktörler de çoklu olmak zorundalar. Bir lider hareketi veya tek lider etrafında kenetlenmiş politik hareketlerin kendisi bizzat çelişki olur zaten. Bize lâzım olan şey kolektif öncülüktür, bir lider değil. (https://birartibir.org/siyaset/947-teklige-karsi-cokluk)

  • Doğa katliamı, kirlilik ve tahribatı her geçen gün artıyor.
    • Dünyanın ‘çatısı’ olarak adlandırılan Everest Dağı’nda yapılan incelemeler, denizlerde ve insanların yaşadığı karasal alanlarda olduğu gibi buranın da plastik çöplerle dolmaya başladığını gösteriyor. One Earth adlı çevre bilimi dergisinde yayınlanan araştırmada, 8 bin 848 metre yüksekliğindeki Everest’in neredeyse en tepesinde plastik çöplere rastlamak mümkün.
    • Fransa’da çevreye yönelik ağır ihlallere yaptırım hedefleyen bir “ekosid suçu” Ceza Kanunu’na eklenecek. Çevreci hareket, güvenlik ve gezegene karşı ağır suçun, çevresel bir suça indirgendiği tepkisinde bulunuyor. “Notre Affaire à tous” derneği, Bakanların açıklamasını bir “iletişim egzersizi” olarak değerlendirdi. Derneğin onursal başkanı yargıç Valerie Cabanes, hayal kırıklığına uğradığını belirterek, “Güvenliğe ve gezegene karşı bu ağır suç, çevresel bir suç düzeyine indirgendi. Ekosid kavramını kullanarak özünden boşaltmak yurttaşlara yapılan kötü bir oyundur” dedi.
  • Türkiye’de doğa tahribatı pandemide hız kazandı!
    • Bilecik iline bağlı Bozüyük, Muratdere köyünde yapılacak olan maden ocağı için 36 bin ağacın katletmeye,
    • Batman’ın Sason ilçesi Balbaşı (Herîvê) köyü ile Diyarbakır’ın Kulp ilçesi Kayahan (Xweşika) Mahallesi arasında geçen Zorê Çayı üzerinde Hidroelektrik Santrali (HES) tarım alanlarını yok etmeye,
    • Balıkesir’de faaliyet gösteren Bandırma Gübre Fabrikaları A.Ş kimyasal atıklarıyla orada yaşayanların sağlığını tehlikeye atarak artan kanser sayıları artırmaya neden oluyor.
  • Hava kirliliği salgına yarıyor
    • Cenevre Üniversitesi (UNIGE) ile Zürih Politeknik Yüksek Okulu (EPFZ) tarafından yapılan çalışmaya göre, havada yoğun biçimde mikro partiküllerin bulunması bireyleri salgınlara karşı da hassas hale getiriyor. Araştırmaya göre, halen dünyada yaygın olan Covid-19 salgınının ağır formları da hava kirliliğinden etkilenen bireylerde görülüyor. Araştırmada, özellikle büyük şehirlerde veya sanayi bölgelerindeki hava kirliliği nedeniyle yoğun olan ve 2.5 mikrometreden küçük boyutlarda bulunan mikro partiküller, solunum yollarında iltihaplanmaya ve kanın pıhtılaşmasına (kalınlaşma) ve birçok grip dalgasında da hastalığın ağır geçmesine neden olduğuna dikkat çekildi. UNIGE tarafından araştırmaya dair yayınlanan basın açıklamasında, söz konusu partiküllerin Covid-19 salgınına neden olan SARS-CoV-2 ile birleştiğinde daha ağır sonuçlara yol açtığı kaydedildi. Buna göre, mikro partiküller aynı zamanda salgının biçimini değiştirebilirken, salgın dalgalarının yayılmasına da neden olabiliyor.
    • Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) atmosferde bulunan ve iklim değişikliğine yol açan karbondioksit emisyonlarının 2019 yılında da rekor kırdığını duyurdu. WMO tarafından yayınlanan yıllık Sera Gazı Bülteni’ne göre atmosferdeki karbondioksit yoğunluğunun 2018’de milyonda 407.8 parçacık iken bu oranın, 2019’da milyonda 410.5 parçacığa ulaştığı belirtildii 2020’de artış devam edecek.
  • Ekonomiye karşı ekolojiyi savunmak…- Hakan Yurdanur

Sermaye kârlarının ve sınırsız meta üretiminin artışı, doğal kaynakların hoyratça yok edilişi üzerine kurulu “israf ekonomisine”, israf ekonomisi de ekolojik yıkıma giden zincirin halkalarını oluşturmakta. Bu halkaları geren önemli bir hususta; sermayenin kısa dönemli çıkarları ile, toplum ve doğanın uzun dönemli çıkarları arasında oluşan “metabolik çatlaklar”dır. Derinleşen bu çatlakların arasında, virüs salgını, deprem felaketi, sel baskını, orman yangını barınmakta çoğalarak yaşam bulmaktadır. Dünya alınıp satılan bir “mal” değildir. Hiçbir toplum da dünyanın sahibi değildir. İklim krizi ve ekolojik yıkımın, toplumsal ilişkilerin değişmesi dışında son bulması mümkün görünmüyor. Bugün rant uğruna yok edilen ekosistemin katili “cinayet ekonomisi” dönemini yaşıyoruz. Sistemin yaşadığı krizlerin toplamı anlamına gelen “çöküşü” de bunu göstermektedir. Ekonomi-toplum-doğa işleyişini terse çevirerek doğayı başa alan bir model kurmak çok önem taşımaktadır. Doğa-toplum- ekonomi modeli cinayet ekonomisinin sonu demektir.

Ekonomiye karşı ekolojiyi savunma vakti. ( http://yeniyasamgazetesi2.com/ekonomiye-karsi-ekolojiyi-savunmak/)

  • Endüstriyel tarım ve tabiatın tahribi (3) – Cengiz ONUR

Henüz tarımın dünya çapında ne zaman bitebileceğini/çökebileceğini tahmin etmek mümkün değildir. Fakat şu anda süregelen bütün gelişmeler ve veriler göstermektedir ki, bu kaçınılmaz sona hızla yaklaşılmaktadır. (http://siyasihaber5.org/endustriyel-tarim-ve-tabiatin-tahribi-3)

 

MEVCUT DURUM-SALGININ KONTROLÜ- SAĞLIK ÇALIŞANLARININ SAĞLIĞI

  • Salgın yönetilemiyor! Sağlık emekçileri tükenmeye, ölmeye devam ediyor! Diyarbakır Memorial Hastanesi’nde Basın Halkla İlişkiler Bölümü’nde basın sorumlusu olarak görev yapan Yılmaz Tarancı Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti.
  • HDP dün komisyonda koronavirüs aşısının ücretsiz olması için önerge verdi. Önerge AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.
  • Dünya genelinde son 24 saatte bildirilen 574 bin 184 yeni vaka ile birlikte toplam vaka sayısı 62 milyon 572 bin 182’ye yükseldi. Covid-19 vakalarının 16.9 milyonu (%27’si) Avrupa, 16.5 milyonu (%26.4’ü) Asya, 15.9 milyonu (%25.3’ü) Kuzey Amerika, 111 milyonu (%17.7’si) Güney Amerika ve 2.2 milyonu (%3.5’i) Afrika kıtasına ait. Covid-19’ın en fazla görüldüğü 5 ülke: ABD (13.6 milyon), Hindistan (9.4 milyon), Brezilya (6.3 milyon), Rusya (2.3 milyon) ve Fransa (2.2 milyon). Toplam vaka sayısı 1 milyonu aşan ülke sayısı Almanya ile birlikte 12’ye yükseldi.
  • Dünya genelinde can kaybı ise dün kaybedilen 9 bin 231 kişi ile 1 milyon 457 bin 538’e yükseldi. Yüz binin üzerinde can kaybı bildiren ülke sayısı dört: ABD (272.3 bin), Brezilya (172.6 bin), Hindistan (136.7 bin) ve Meksika (104.9 bin). Bu ülkeleri İngiltere (58 bin ölüm), İtalya (54.4 ölüm) ve Fransa (52.1 ölüm) izliyor.
    • Hafta sonu genellikle yeni vaka sayısında düşüş gözleniyor. Bu düşüşte bildirim yapmayan ülkeler (İsviçre, İspanya, İsveç gibi) teşhis işlemlerinde sıkıntılar ve sağlık hizmetlerine erişim gibi sorunlardan kaynaklanıyor. Buna karşın son 24 saatte yeni vaka bildirimi oldukça yüksek: 574 bin 182. Yeni vaka bildiriminde Türkiye 30 bin 103 vaka dünya dördüncülüğü ve Avrupa birinciliğini koruyor. Yeni vaka bildiriminde ilk üçte ABD (143.4 bin), Brezilya (41.8) ve Hindistan (41.8 bin) yer alıyor.
    • Yüksek yeni vaka bildirim yapan diğer ülkeler şunlar: Rusya (27.1 bin), İtalya (26.3 bin), Ukrayna (16.3), İngiltere (15.9 bin), Polonya (15.2 bin), Almanya (14.6 bin), İran (13.4 bin), Fransa (12.6 bin) ve Meksika (12.1 bin).
  • Küresel aktif vaka sayısı 17 milyon 917 binin üzerine yükselerek 18 milyon sınırına dayandı.
  • Türkiye’de koronavirüs salgını kontrol edilemiyor. Vaka ve ölüm sayılarında rekor artış söz konusu. Dahası her gün bu rekorlar yenilenmeye başladı. Son 24 saatteki yeni vaka sayısı 30 bini geçti, 182 kişi Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdi. Toplam vaka sayısı 578 bin 347 kişiye ve toplam can kaybı 13 bin 373 kişiye yükseldi. Ağır hasta sayısında artış devam ediyor, 4 bin 903 kişi. Yeni vakaların aktif vakaya dahil edilmesi ile aktif hasta sayısı yaklaşık üç katına çıkarak 168 bin 747’e yükseldi. Ciddi artış gösteren aktif hasta sayısı ve onların temaslıları düşünüldüğünde bulaş potansiyelinin ne kadar yüksek olduğu düşüncesi ve vaka sayılarının artış eğilimi büyük kaygı veriyor. Yeni vaka sayılarında logaritmik artışlar olabilir.
  • Sağlık bakanı, “İstanbul’da ağır hasta artışı var, risk devam ediyor”diye paylaşımda bulundu.
  • Günlük can kaybında da Sağlık Bakanlığı’nın hakikati sakladığına dair yaygın tartışma var. Birçok il ve belediyeden bulaşıcı hastalıklara bağlı ölüm sayısını paylaşan haberler tartışmayı daha da alevlendirdi.
  • İBB Mezarlıklar Müdürlüğü, bugün İstanbul’da 173 kişinin daha ‘bulaşıcı hastalık’ nedeniyle hayatını kaybettiğini duyurdu. İBB’ye kayıtlı ‘bulaşıcı hastalıktan ölüm’ sayılarını açıklayacağını duyurması üzerine Mezarlıklar Müdürlüğü 7 gündür verilerini paylaşıyor.
  • İstanbul’da son 3 yılın Kasım ayındaki vefat sayıları arasında neredeyse 2 katı ulaşan bir fark dikkat çekiyor. 2018 ve 2019 yılının Kasım aylarında günlük ölüm sayısının 200’ler civarında olduğu İstanbul’da, bu yıl sayı 400’ler seviyesinde. E-devlet uygulaması üzerinde İstanbul’daki vefat sayıları sorgulandığında 2018 yılında 1-26 Kasım arasında toplam vefat sayısı 5 bin 385 iken 2019’da aynı dönemde bu sayı 5 bin 312 oluyor. 2020 yılına gelindiğinde ise 1-26 Kasım tarihleri arasındaki toplam vefat sayısı 9 bin 828’e çıkıyor.
  • Bursa’da 19-27 Ağustos tarihleri arasında günde 44 olan koronavirüs kaynaklı can kaybı ciddi bir artış gösterdi ve 9-27 Kasım tarihleri arasında günde ortalama 105’e çıktı. Ölüm oranında yaşanan hızlı artış nedeniyle belediye ekipleri yeni mezar yerleri açmak için çalışmalara başladı.
  • Batman’da 1,5 yaşındaki S.A’nın Covid-19’dan ölümünde ihmaller zinciri. 5 kez üşütmüş denilerek çocuk hastanesinden gönderilen, durumu ağırlaşınca solunum cihazı olmadığı için hastaneye kabul edilmeyen S.A, güçlükle kabul edildiği özel hastanede yaşamını yitirdi.
  • Covid-19 testinde fiyat karmaşası sürüyor; bazı hastanelerde teste ek olarak 800 liraya varan muayene ücreti talep ediliyor.
  • Samsun’da, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ve protokol üyeleri ile program ve törenlere katılan Bafra Belediye Başkanı Hamit Kılıç’ın Covid-19 testi pozitif çıktı. Kılıç’ın ardından AK Parti Samsun İl Başkanı Ersan Aksu, Yakakent Belediye Başkanı Hüseyin Kıyma, Havza Belediye Başkanı Sebahattin Özdemir ve Alaçam Kaymakamı Fikret Zaman’ın da testlerinin pozitif olduğu açıklandı.
  • TFF 1. Lig ekiplerinden Adanaspor’da, 21’i futbolcu toplam 30 kişinin Covid-19 testi pozitif çıktı.
  • Yoğun bakım başta olmak üzere hastane yataklarının doluluğu, hastanelerin farklı yerlerinin yoğun bakımlara çevrildiği, solunum cihazı bekleyen hastalar, hekimlerin hasta seçmek zorunda kaldıkları gibi haberler sağlık sisteminin kapasitesinin aşılma eşiğinde olduğunu gösteriyor. Tedaviye erişimde önümüzdeki günlerin çok daha sert geçeceğini söyleyebiliriz.
  • Ordu’da koronavirüsü vakalarında yaşanan yükseliş nedeniyle otopark, yemekhane ve ek binaların yoğun bakım servisine dönüştürülmesine karar verildi.
  • Aydın’da vaka sayıları artarken yurttaşlar hastanelerin önünde uzun test kuyrukları oluşturdu. Hastanelerin yoğunluğundan dolayı doktorlar hasta seçmek zorunda kalırken, sağlık emekçileri arasında ise bulaş hızla artıyor. SES Aydın Şubesi Eş Başkanı Öznur Özağaç, “Atatürk Devlet Hastanesi’ dışında merkezde Aydın Devlet Hastanesi de çok yoğun. Doktorlar artık hastaları ayırmak zorunda kalıyor. Covid-19 testi pozitif olan bir hasta nefes darlığı çekse bile eğer evde idare edecek durumdaysa maalesef eve gönderiliyor. Sağlık çalışanlarından virüse yakalanan kişilerin sayısı çok arttı. Sadece Atatürk Devlet Hastanesi ve Aydın Devlet Hastanesi’nde bile 100’den fazla hasta meslektaşımız var. Aydın genelinde şuanda 300 üzerinde sağlık emekçisi virüse yakalanmış durumda” ifadelerini kullandı.
  • Yüz yüze eğitim İstanbul’da ertelendi. İstanbul’da 01.12.2020 – 04.01.2021 tarihleri arasında resmi anaokulu ve anasınıfları ile uygulama sınıflarında eğitim-öğretim faaliyetleri uzaktan eğitim yoluyla sürdürülecek.
  • İçişleri Bakanlığı, 81 ilin valiliğine ‘Konaklama Tesislerindeki Restoranlar’ konulu genelge gönderdi. Genelgeye göre, otel ve konaklama tesislerinde bulunan restoran, lokanta ve diğer salonlarında saat 22.00’den sonra her türlü müzik yayını yapılamayacak.
  • Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, koronavirüs gündemiyle toplanacak; pazartesi günü yeni yasaklar gelebilir.
  • Ankara İl Müdürlüğünde 20’den fazla sosyal hizmet emekçisi Covid-19 pozitif tanısı aldı. Engelsiz Yaşam ve Bakım Rehabilitasyon Merkezinde bugüne kadar 135 engelli (toplam bakım alan bireyin %17’si) 133 sosyal hizmet emekçisi (toplam personelin %12’si) Covid-19’a yakalanmış durumda, ilimizde bir huzurevinde şu anda 78 kişi hastanede tedavi görürken 15 kişi huzurevinde hastalığı geçirmekte. (http://ozgurdenizli.com/bakim-evlerinde-ve-huzurevlerinde-covid-19-vakalari-yayginlasiyor-ankara-ornegi-kubilay-yalcinkaya/)
  • Merkezi Paris’te bulunan Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği’nin (AİCA) Türkiye şubesi, geçen hafta pandemi koşullarında düzenlediği dijital konferans ile kültür ve sanat ve akademi ile eleştirinin geleceğini ‘masaüstü’nde buluşturdu. Girişim, e-kitap olarak da ilgililerin arşivine sunulacak. Öte yandan AİCA 2021 zirvesi, uzun yıllardan sonra ilk kez İstanbul’da gerçekleşecek.
  • ABD’li diş hekimleri Covid-19’la enfekte olan kişilerde artan sayıda diş sağlığı problemleri yaşandığını belirterek, aniden ortaya çıkan “diş kaybı”nın uzun süreli koronavirüsün semptomları arasında değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.
  • Fransa’da artan yeni tip koronavirüs vakaları nedeniyle kasım ayı başında uygulanan ulusal karantina önlemlerinde hafifleme başladı. Kuaför ve mağazaların açıldığı ülkede dükkanların önünde uzun kuyruklar oluştu. The Guardian’da yer alan habere göre, Fransa’da koronavirüs kısıtlamasında hafifleme, mağaza ve kuaförlerin açılmasıyla başladı. Yaklaşık bir aydır kapalı olan zorunlu temel ihtiyaç satmayan mağazalar açıldı. Öte yandan bar ve restoranların açılması için 20 Ocak tarihi bekleniyor.
  • Britanya, koronavirüs salgınına karşı yurttaşlara D vitamini desteği sağlayacak. D vitamini eksikliğinin virüs riskini artırdığına dair çalışmalar üzerine ülkede yaklaşık 2,7 milyon insana D vitamini takviyesinin ücretsiz sağlanacağı açıklandı. Ücretsiz vitamin desteği ocak ayında başlayacak ve 4 ay boyunca sürecek. Hizmetten desteğe ihtiyacı olan kişilerin yararlanabileceği belirtildi.
  • İngiltere’nin başkenti Londra’da aşı ve Covid-19 salgınına karşı kısıtlama karşıtlarının düzenlediği protestoda polis 60’dan fazla kişiyi gözaltına aldı. Londra’da bulunan Hyde Park’ta bir araya gelen binlerce kişi aşıları ve Covid-19 kısıtlamalarını protesto etti. Göstericiler, Hyde Park’tan başladıkları yürüyüşlerine Oxford Caddesi geldiklerinde farklı yönlere dağılarak devam etti. Göstericiler, sık sık “Aşı olmak istemiyoruz”, “Hükümet politika değiştirmeli” ve “Başbakan Boris Johnson istifa” sloganları attı. Başkent polisi, yaklaşık 3 saat süren protestolar sırasında geniş güvenlik önlemleri alırken, çıkan olaylarda 60’dan fazla kişiyi gözaltına aldı.
  • United Havayolları, ABD’li ilaç firması Pfizer ile BioNTech ortaklığında yeni tip koronaviruse karşı geliştirilen aşısının ilk partilerini soğutulmuş özel çantalarda ABD içinde charter uçuşlarıyla dağıtımına başlandığı açıklandı.
  • Gürcistan’da hükümet, koronavirus vaka sayılarındaki artış ile daha önce iptal ettiği kısıtlamaları geri getirme kararı aldı. Ülkede ocak ayının sonuna kadar sadece marketler, eczaneler, klinikler ve bankalar açık olacak. Gürcistan hükümetinin kararına göre, yeni koronavirüs kısıtlamaları bugün başlayacak ve 31 Ocak’a dek sürecek.
  • Rusya Bilimler Akademisi Çumakov Araştırma ve Geliştirme Merkezi’nin Genel Viroloji Birimi Müdürü Georgiy Ignatyev, Coronavirus’ün (Covid-19) büyük olasılıkla mevsimsel bir hastalık haline geleceğini ve gripte olduğu gibi her yıl aşı yapılması gerekebileceğini kaydetti. Ignatyev, virüsün değiştiğini, ilkbaharda incelenen izolatların (virüsün), sonbahardakilere göre farklı olduğunu belirterek, “Virüs değişirse, ki büyük olasılıkla değişecektir ve bu değişim devam ederse, öyle bir ihtimal de var, koronaviruste de griple karşılaştığımız durumun aynısıyla karşılaşabiliriz” ifadelerini kullandı.

TOPLUMSAL MÜCADELE- SAĞLIK MUHALEFETİ

Hasta sayısından aşının nasıl dağıtılacağı tartışmalarından sonra geçilen vaka sayısının şiddeti,  TTB, SES gibi sivil toplum örgütlerinin pandeminin başından beri verilerde şeffaflık talebinin haklılığını gözler önüne serdi. Üstelik her gün tutulan günlüklerle de yoğun bakım doluluk oranlarından ölüm sayılarına görünenin üstünde bir vaka sayısı olduğu yazıldı. Yaklaşık otuz binlere çıkan vaka sayılarının gerçek verileri yansıtıp yansıtmadığı ise hala şüphe uyandırıyor. Türkiye’de salgının nasıl yönetilemediği gerçeğinin kamuoyuna açıldığı bu günlerde RTE’nin suçu kendi oluşturdukları bilim kuruluna yüklemesi bir günah keçisi aklamasından öteye gitmiyor. Vaka sayılarının gizli yükselişinin(!) sorumluluğunu hükümet üstlenmezken, pandeminin faturası kurallara uymama gerekçesiyle kesilen cezalarla yurttaşa yükleniyor.

  • TTB COVID-19 salgınının başlamasından bu yana 185 sağlık çalışanını yitirdik dedi ve Türkiye’nin dört bir yanından Covid-19 un meslek hastalığı olarak kabul edilmesi talebinde bulundu.
  • TTB Asistan ve Genç Uzman Hekimler: 5510 sayılı kanunun eksikleri nedeniyle COVID-19 meslek hastalığı için yeni bir yasal düzenlemeye ihtiyaç vardır. Mevcut maddelerin içine yerleştirilecek yetersiz tanımlamalar hakkımızı almamıza yetmeyecektir. Ancak Türk Tabipleri Birliği’nin sunduğu 7 maddelik yasa tasarısının kabulü halinde tüm sağlık çalışanları meslek hastalığından kaynaklı haklarına erişebilecektir. Mart başından itibaren pandemiyle mücadele eden tüm sağlık çalışanlarının sigortalılık gün ve düzeyine bakmadan tek illiyet bağının Sağlık Bakanlığı’nın HSYS kayıtlarında sağlık çalışanı ve olası/kesin COVID-19 tanısı olduğu bir düzenlemeyi asistan ve genç uzman hekimler olarak talep ediyoruz.
  • TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu “Biz kadın hekimler bir kez daha sesleniyoruz: Kadınları şiddetin ortasında yaşamaya mahkûm eden tüm uygulamalara HAYIR diyoruz. Pandemi de dâhil olmak üzere bütün krizler, kadın haklarını koruyacak ve cinsiyet eşitliğini sağlayacak biçimde ele alınmalıdır.” dedi.
  • Ebe Cemile Deniz, corona pandemi mücadelesinde ambulansta görev yaptığı ve dava sonucunda yer aldığı şekliyle ‘sürekli evlere girip çıktığı’ gerekçesiyle evladının sağlığı için riskli bulundu. Buna karşı Sağlık ve Meslek Örgütlerinden ortak açıklamada “bu kararla, sağlık çalışanlarının toplum gözündeki damgalanmaları resmi olarak onaylanmıştır.” denerek tepki gösterildi.
  • SES, açıklanan semptom göstermeyen vaka sayılarına karşı “Pandeminin başından beri Bilim Kurulu adı altında kurulan etik ve mesleki değerleri hiçe sayarak iktidarın baskısı altında bağımsız hareket edemeyen bilim kurulu istifa etmelidir. Süreci yönetemeyen, icraatları ile toplum ve sağlık emekçileri nezdinde hiçbir itibarı kalmayan Sağlık Bakanı istifa etmelidir. Daha fazla ölümler yaşanmadan bir an önce yeni bir pandemi kurulu kurulmalıdır. Emek ve meslek örgütlerinin temsilcileri bu kurula dahil edilmelidir. Her türlü çalışma şeffaf yapılmalıdır. Halkın siyasi partiler aracılığıyla kuruldaki temsiliyeti sağlanmalıdır. Yerellerde de yerel yönetimleri içine dahil edecek tarzda en geniş kesimleri içerecek il/ilçe pandemi kurulları kurulmalıdır. Sağlık ve sosyal hizmet alanındaki emek ve meslek örgütlerinin pandemi nasıl bitirilir konusundaki görüş ve talepleri dikkate alınmalıdır. Sağlık emekçilerinin talepleri karşılanmalıdır” açıklaması yaptı.
  • Geçtiğimiz günlerde HDK’ye yönellik İstanbul’un 15 ilçesinde polisler tarafından eş zamanlı operasyon düzenlendi. Bir çok siyasetçinin gözaltına alındığı bu operasyona ise başta HDP olmak üzere HDK örgütlerinden tepkiler gelmeye devam ediyor. Son olarak HDK Muğla yaşanan gözaltılara ilişkin yazılı açıklama yayınladı. Açıklamada “Halkımızdan, haklılığımızdan aldığımız güçle geleceğe yürüyoruz, baskılarınız bizi yıldıramayacak, yolumuzdan döndüremeyecek” denildi.

JİN

Kadına şiddetle mücadele günü olan 25 Kasımda kadınların etkisiyle bütün hafta dolu dolu yaşandı.  Dünyanın ve Türkiye’nin her yerinde eril şiddete karşı kadınlar; bir aradayız, eril tahakküme, sömürüye ve şiddete karşı mücadeleye devam edeceğiz dedi.

  • 25 Kasım günü ve önceki hafta boyunca pek çok ülkede protestolar düzenleyen kadınlar erkek şiddetine karşı yasal düzenlemeler talep etti ve erkeklerin bu yıl öldürdüğü kadınları andı. Türkiye’de ise 25 Kasım, kadınların çapında yaptıkları protestolarla final yaptı. 25 Kasım’da amaçlarına büyük oranda ulaştıklarını söyleyen TJA aktivisti Zelal Bilgin, ‘Şiddeti protesto etmeyi bir günle sınırlı tutmuyoruz. Mücadelemiz devam edecek’ dedi.
  • AKPM üyeleri ile EŞİK buluşması: ‘Oyunun kurallarını değiştirme stratejisine yönelmeliyiz ! EŞİK üyelerinden Prof. Dr. Yakın Ertürk ataerkil ilişkiler dediğimiz şeyin, sadece kadın erkek arasındaki bir ilişki yapılanması değil; kapitalizm, militarizm gibi farklı eşitsizlik sistemleri ile örtüşen; bazen birbiriyle çakışan bazen birbirini besleyen bir tarihsel serüven olarak gördüğünü dile getirdi. Kadın haklarının bu kadar ileriye gitmiş olmasının, eril gücü her yerde tehdit ettiğini ve eril gücü yerine getirme çabası ile karşı karşıya olduğumuzu, bunun da ortak bir çıkar olduğunu vurguladı.
  • İBB, ’25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde, 444 80 86 numarası üzerinden 7 gün 24 saat hizmet verecek ‘Kadına Destek Hattı’nı hizmete açtı. Şiddete karşı kadınların yanında olmayı amaçlayan; 444 80 86 numarası üzerinden Türkçe, Kürtçe, İngilizce ve Arapça dillerinde 7/24 hizmet verecek hattın tanıtımı yapıldı.
  • “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü Raporu” açıklandı. Kadınlara yönelik şiddetin pandemi sürecinde arttığına dikkat çekilen raporda, “Pandemi sürecinde erkeklere oranla daha fazla kadın işsiz kaldı. Yine bu süreçte kadınların karşılaştığı sorunlara karşı yeterli önlem alınamıyor. Kadın ve erkek çalışanların yaşadığı sorunlarda en büyük fark ev-iş dengesi ve artan şiddet bağlantılı” diye belirtildi. Raporda, son 8 yılda en az 907 kadın işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği kaydedildi. Raporda ayrıca toplumsal cinsiyet eşitliğinin Meclis çatısı altında da sağlanamadığına yer verildi. Raporun kadına yönelik şiddetle ilgili karnesinin bazı maddeleri şöyle:
    • Genel Kurullarda konuşan 96 milletvekilinden sadece 9’u ‘kadın’ sözcüğünü kullandı.
    • Parti gruplarında kadın konusu: HDP 37 dakika, İyi Parti 6, CHP 15 saniye!
    • 54 kanun teklifinden kadınların payına yalnızca 1 tane düştü.
    • 836 soru önergesinden ancak 8’i kadınlarla ilgiliydi.
    • Kabul edilen kanunlarda kadının adı hiç yoktu.
    • 27 Meclis araştırma önergesinden sadece 2’si kadın içindi.
    • Meclis’te yapılan 90 basın toplantısından sadece 3’ü kadınların yaşadığı sorunlara değindi.

 

YENİ YAŞAM

  • Krizlerde dayanışma ekonomileri ne işe yarar? – Aslıhan Aykaç

Ekonomide yapısal reformların eksikliği ve devletin siyasi kapasitesinin kısıtlılığı dikkate alındığında dayanışma ekonomileri son çare gibi görünse de aynı zamanda toplumsal dönüşümün gerçekleşmesi için de en etkin yol gibi görünüyor. Piyasaların ekonomik krize yatkınlığı, devlet ve bürokrasinin sınıflar arası uzlaştıracak bir toplumsal sözleşme inşa etmedeki yetersizliği tabandan gelen hareketleri, yerel stratejileri ve maddi ve toplumsal refaha yönelik dayanışma ağlarını daha da geçerli kılıyor. Çözüm teorik soyutlamalar tarafından dikte edilmeyecek. Kurumsal reçeteler ancak yüzeydeki sorunlara ulaşabilecek, derindeki toplumsal sorunlar ise var olmaya devam edecek. Kolektifin böyle bir bağlamda yeniden keşfedilmesi, insanların gücünün ayakları yere basan bir dayanışma etkinliğiyle yeniden hayata geçirilmesi gerekiyor.( http://ozgurdenizli.com/krizlerde-dayanisma-ekonomileri-ne-ise-yarar-aslihan-aykac/)Hasankeyf’in ruhunu tiyatroda canlandıran tek kişilik ‘Keypa12500’ tiyatro oyunu ilk gösterimini yaptı. Sular altında bırakılan Hasankeyf’in dünden bugüne medeniyetlere ev sahipliği yaptığı, milyonlarca insanın bir arada yaşadığı ilk yerleşim yerlerinden biri olan Hasankeyf’in Kürt coğrafyası olmasından kaynaklı sular altında bırakıldığı vurgusu yapıldı. Özel oyunda, sergilediği performansla medeniyetlere beşiklik eden Hasankeyf’in nasıl adım adım yok oluşa doğru gittiğini, bu süreçte devlet kademelerinde yer alan idarecilerin söylemleri, muhaliflerin pasif duruşu ve en sonunda Hasankeyf’in sular altında kalışını çarpıcı bir sunumla anlatıyor. Özel, oyunun sonunda ise Kürtlerin dilleri, kültürlerinin yanı sıra tarihi yapı ve yaşam alanlarının tehdit altında olduğuna dikkati çekerek, buna karşı ısrarlı bir karşı koyuşun sergilenmesi gerektiği üzerinde duruyor.

  • Mardin de Kürtçe öğretmenliği yapan Mehmet Emin Cırık, açtığı Youtube kanalında otomobilleri Kürtçe tanıtıyor. Otomobil teknolojisi anlamında Kürtçe literatür oluşturmak isteyen Cırık, “Kim hangi alanda elinden ne geliyorsa onu yapsın. Kürtçe sadece folklor, haber, köşe yazarlığı ve edebiyat dili değil, teknoloji anlamında da gelişmesi gerekir” dedi.
  • Kardeş Türküler, 5 yıl önce bugün Diyarbakır Sur’da öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi için bir şarkı besteledi.  (https://youtu.be/6ESVyd_5oxg)

 

AKADEMİDEN

Salgın, gelişkin iletişim araçlarına duyulan güvensizliği ve iletişimi yapaylaştırdığına dair eleştirileri topluca ikinci plana atmamıza sebep olmuştu. Bunun sağlık alanına yansımalarını da görmekteyiz. Bir yandan bu teknik imkanları, uzaktan tıbbi danışmanlık adı altında kar maksimizasyonu için kullanmaya girişen sermaye grupları mevcut. (https://www.migros.com.tr/anadolu-saglik-merkezi-tibbi-danismanlik-hizmeti-pnr-p-2cd9d69)

Bunlar neyse ki kendi çalışanları da dahil olmak üzere etik değerleri savunan hekimlerle karşı karşıya gelip geri adım atmak durumunda kaldılar. Hayli olumlu bir durum.

Fakat diğer taraftan etik değerlerimizi esnemez bir katılıkla savunmanın bir muhafazakarlığı dayatma tehlikesi de ortada. International Journal of Infectious Diseases’de 24 Kasım tarihinde yayımlanan makale (Cassar et al., 2020) pandemi döneminde Malta’da kullanılmakta olan teletıp uygulamalarının etkinliğini tartışıyor. Yazarlar teletıp uygulamalarının hasta güvenliğini tehlikeye atmadığı ve acile servislere lüzumsuz başvuruları azalttığı sonucuna ulaşmış.

Yayında teletıp uygulamalarının sınırlı zamanlarda (salgın gibi) ve dar bir klinik spektrum için önerilmesi, genel bir öykü alma ve muayene sürecinde kullanılmasını tartışmamış olması önemli duruyor. Aynı zamanda yazarlar çalışmanın Malta gibi küçük bir popülasyonda olumlu sonuçlar verdiğini fakat örneklem büyüdükçe sorunların artabileceği şerhini de koyuyorlar.

Tanı ve tedavi aşamalarına teknolojinin hızlı ve kontrolsüz girişinin bugüne kadar yol açtığı monitör hekimliği gibi belli olumsuz sonuçlar, aynı süreçlerin hikaye ve fizik muayene aşamalarına da sirayet etmesini sağlama tehlikesi yönünden uyarıcı olmalı. Fakat hasta hekim ilişkisinin otantik halinin korunmasına ilişkin bu kaygının teknik imkanlara mesafeli durmamıza neden olması, sermayenin verimlilik esasına dayanan sağlık hizmetleri anlayışının bizleri yeniden sollayıp yeniden içerlemesine neden olabilir. Dolayısıyla sahici bir tartışmaya ihtiyaç var.

Mary Rose Cassar, Denise Borg, Lianne Camilleri, Aaron Schembri, Eloise Agius Anastasi, Kenneth Buhagiar, Claire Callus, Michelle Mallia, A novel use of telemedicine during the COVID-19 pandemic, International Journal of Infectious Diseases, 2020

EKLER

DTK Sağlık Meclisi: Kendi özgücümüzle dayanışma ağlarını kurmalıyız

Hükümetin salgına karşı mücadele etmekten çok halklarla ve değerlerle mücadele etmeye çalışması, inkarcı ve fırsatçı özünü açığa çıkarmış, halklarımızın sürece denk düşen direnişi ile adeta iktidarın örtük maskesini düşürmüştür. Halklarımız bu gerçekliğin farkında olarak kendilerini yok oluşa sürükleyen bu canavara karşı mücadeleyi büyütmelidir. Yaşanan sağlıksızlık krizinden çıkışın tek bir yolu halkların direnmesi ile birlikte salgına karşı toplumsal reflekslerinin açığa çıkarmasıdır. Salgının her türlü olumsuzluklarına karşı toplumsal özgücün açığa çıkarılması hem salgının yakıcı etkilerini ortadan kaldıracak, hem de iktidarın yok eden soykırımcı politikalarına karşı cevap olacak, hem de demokrasi, hak ve özgürlükleri yaratacaktır. (http://mezopotamyaajansi27.com/tum-haberler/content/view/117081)

“Boşuna mı Okuduk?” – Emre Kırmızıtaş

Yazarlar beyaz yakalılar için işsizliğin yapısallaşmasına paralel olarak, seçkin tabakaları dışında “beyaz yakalıların mavi yakalılaştığı” tespitini yapıyor; “hem ‘altın bileziklerinin’ onlara sağladığı güvenceleri hem mesleki tatminlerini yitiriyorlar” diye ekleyerek. Diş hekimleri arasında da bugün “diş hekimleri işçileşiyor mu” sorusuyla sıklıkla karşılaşıyoruz. “Profesyonellerin” veya kimilerince “orta sınıf” diye tanımlanan toplumsal grubun imtiyazlı görülebilecek bölüklerinden birisi olan diş hekimlerinin geniş kesimlerinin proleterleşme yolunda hızla yol aldığı, özellikle yeni mezun ve genç diş hekimlerinde bu eğilimin çok daha belirgin olduğu ortada; güvencesiz ve esnek çalışma, mesleki alan üzerindeki kontrolün kaybolması, ücret olarak karşılığı alınmayan uzun mesai saatleri vb. (http://www.toplumcudishekimleri.com/bosuna-mi-okuduk-emre-kirmizitas/)

‘Saf’ olana ulaşmak, taş soğuğunda kalmak

“Ulaşmak için çaba gösterdiğimiz ve uğruna pek çok şey feda ettiğimiz saflığın, ona ulaştığımızda taş gibi katı ve soğuk kesilmesi, içinde bulunduğumuz insanlık durumunun parçasıdır” diyor Douglas, “taş gibi katı ve soğuk” günler yaşıyor dünya, düşünürün bu cümleyi kurduğu zamanın çok ötesinde olmamıza rağmen, kendimiz dışında kalanı pisleştirmemiz, kendi sterilliğimizde kaybolmamız da bunun en önemli nedenlerinden. Sadece insanlar arası ilişkilenmede de yapmıyoruz bunu, insanın saflık arayışı doğayı da etkiliyor, kendimize yaramayan bitkiyi söküp atıyoruz kökünden, fayda sağlayamayacağımız dereyi ıslah ediyoruz, işimize yaramayacağını düşündüğümüz türlerin sonunu getiriyoruz, ayıklıyoruz doğayı da insanı ayıkladığımız gibi… Çoğunluğun saflığını koruma çabasıyla gerçekleştirdiğimiz pratiklere benzer şekilde, dünyayı da saf bir yer hâline getirmeye çalışıyoruz. Taş soğuğuna mahkûm kalıyoruz böylece, katılaşıp kalıyoruz, ilişkilenmeden geçip giden yaşamda, sadece bize benzeyenin saflığında kaybolup gidiyoruz. (https://www.gazeteduvar.com.tr/saf-olana-ulasmak-tas-sogugunda-kalmak-makale-1505674)

İktidar, Covid-19 vaka sayısını çarpıtarak doları manipüle mi ediyor?- Utku Balaban

Vaka sayısını düşük gösterebilirlerse doları, en azından bir süreliğine, kontrol altında tutabilirlerdi. Fakat artık kimse sundukları vaka sayılarına inanmıyordu. O zaman ne yapmaları gerekiyordu? Tabii ki önceki aylarda yaptıklarının tam tersini: Dolar kuruna bakarak vaka sayılarıyla oynamak, gerekirse, vaka sayılarına ilişkin güveni tesis etme umuduyla bir süreliğine vaka sayılarını arttırmak ve güveni tesis ettiklerine inandıkları an tekrar vaka sayılarını aşağı çekmek.( https://www.gazeteduvar.com.tr/iktidar-covid-19-vaka-sayisini-carpitarak-dolari-manipule-mi-ediyor-haber-1505745)



İLİŞKİLİ İÇERİK

Ekoloji Hareketleri Konferansı 21 Ocak 2023 Tarihinde İstanbul’da Gerçekleşti

Ata Soyer Sağlık ve Politika Okulu’nunda çağrıcısı olduğu Ekoloji Hareketleri Konferansı yoğun katılım ile 21 ...