Home / KORONA GÜNLÜKLERİ / KORONA 7 GÜNLÜK 13-19 ARALIK 2021

KORONA 7 GÜNLÜK 13-19 ARALIK 2021

Siyasal karşıtlıkların belli ortamlarda farklı biçimler olarak sürmesi, sürdürülmesi mümkün olabilir. Ama kamplaşma başka bir şeydir, ya açık bir diktatörlüğe ya da sonucu kestirilmeyecek bir savaşa evrilebilir. Yüz yıllık cumhuriyet tarihinde Kürt-Türk, Laiklik-İslamcılık, antiemperyalizm-millilik (yerlilik) vb. kamplaşmaları derinleştirilerek toplum dizayn edilmeye çalışılmıştır. Son yirmi yılda siyasal İslamcıların habitatlarında bulundurdukları faşizmle MHP’nin faşizminin birleşmesiyle faşizm olgusu katmerleşti. Toplumsal dokuyu bozmak, toplumun çözülmesi için iktidarın bütün resmi ve gayrı resmi aygıtları kullanıldı. Bütün bu yönelimlere rağmen ilk çözülen yine kendileri, AKP-MHP faşizmi oldu. Dış ve iç politikadaki krizlerin ve belirsizliklerin, adaletsizliğin, şiddetin, yolsuzlukların, rantın, ekolojik yaşamı gözetmeksizin her şeyi kendilerine nakde çevirmenin sonucu olarak katmerleşen bir ekonomik kriz ortaya çıkardı. AKP-MHP faşizmi her gün bir önceki günden daha fazla derinleşerek artan ekonomik krize karşı kendince bir strateji geliştirdiğini ifade etse de bu stratejileri reelde bir karşılık bulmuyor. Peki, stratejisizliklerinin ısrarını nasıl açıklayabiliriz: Seçim kazanmak için mi? İktidarlarını kaybetmemek için mi? Kaos çıkarmak için mi?

Aslında toplum bu soruları, söylemleri aşarak sesini gür bir şekilde çıkarmaya başladı. Güçlü bir demokrasi ve demokratik mücadeleyi önüne koydu. Herkese anadilinde, ücretsiz, ulaşılabilir bir sağlık hizmetinden fersah fersah uzaklaşan, toplum sağlığını hiçe sayan; sağlığı otelcilik hizmetine indirgeyip, içindeki emekçiyi metalaştırıp emeğini hiçleştirenlere karşı sağlık meslek örgütleri 15 Aralık’ta greve gittiler. KESK bölge mitinglerinde (Diyarbakır, İzmir, İstanbul, Ankara); toplumun her kesimine dokunarak doldurduğu meydanlardan; geçinemeyenlerin sesi olarak bu krize sebep olanlardan hesap soracaklarını ve bunun için mücadele edeceklerini söylediler. Toplumda yükselen gür sesi bir araya getirerek neoliberal sisteme ve bekçilerine karşı mücadeleye dönüştürmeliyiz. Mevcut sistemin çelişkilerini derinleştirmeliyiz. Yaşamını idame ettiremeyecek kadar fakirleştirilen yurttaşlara ulaşıp; ortak çözüm arayışlarına girip dayanışma kooperatifleri kurmak ve dayanışma ağlarını genişletmek önemli bir görev olarak önümüzde duruyor. Bu ağlar geliştikçe mevcut fakirleşmemize sebep olan sisteme ve sistemin kurumlarına (sosyal yardımlaşma vb.) ihtiyaç asgariye inecek ve sistemin propagandasına maruz kalınmayacak.

Kamuoyu tarafından neredeyse bütün hastalıkları bilinen ve bilirkişi tarafından cezaevinde kalamaz raporlarına sahip olan tutsaklar, siyasallaşmış ATK’ler tarafından adaletten uzak kararlar verilip hasta tutsakların yaşamını yitirmesine sebep oluyor. Son bir hafta hasta tutsaklardan; Salih Tuğrul, Abdurrazak Suyur ve Halil Güneş yaşamını yitirdi. Geride kalan yüzlerce hasta tutsak için daha çok ses çıkarıp, dışarıda uygun tedavi için mücadele etmeliyiz.

Ahlaki, politik ve ekonomik krizin sebebi olan mevcut sistem ve savunucularının istifasıyla, kaybetmesiyle ya da yerine gelecek olanın mevcut haliyle devam etmesi, parlamenter sisteme geçmesi bu krizleri sonlandırmayacaktır. Demokratik bir anayasanın yapılması, yargının bağımsızlaşması, yerelin güçlendirilmesi ve halka dayandırarak güçlü bir demokrasinin inşası bu krizleri ortadan kaldırabilir.

[su_box title=”TOPLUM SAĞLIĞI PERSPEKTİFİ” style=”glass” box_color=”#f2b524″ radius=”1″][/su_box]

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Covid-19’un Omicron varyantının 89 ülkede tespit edildiğini aktararak, yerel bulaşın olduğu bölgelerde Omicron vakalarının 1,5 ila 3 gün içinde ikiye katlandığını ifade etti. DSÖ, Omicron’un yüksek düzeyde toplum bağışıklığı olan ülkelerde hızla yayıldığına dikkat çekerek, bu durumun virüsün bağışıklıktan kaçma kabiliyetinden mi, doğal olarak artan bulaşıcılığından mı yoksa her ikisinin bir kombinasyonundan mı kaynaklandığının belirsiz olduğunu açıkladı. DSÖ, “Omicron için bugüne kadar aşı etkinliği veya etkililiği hakkında hala sınırlı veri var ve hakemli bir kanıt yok” diye ekledi.

***

Covid-19 vakaları artış eğilimini sürdürüyor. Farklı coğrafyalarda pandemi sık görülmeye, sık öldürmeye ve yaşamı altüst etmeye devam ediyor. Toplam vaka sayısı 274 milyon 524 bini geçerken Covid-19 nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı ise 5 milyon 366 binin üzerine çıktı. Aktif hasta sayısı 22 milyon 840 bin civarında. Yükselen aktif hasta sayısı bulaş tehdidinin ciddi olduğunu gösteriyor.

Günlük vaka bildiriminde artış eğilimi devam etti. Son bir haftanın ortalama günlük vaka sayısı 629 bin 363 kişiye yükselmiş durumda.  Sevindirici bir veri ölümlerde benzer bir artışın görülmemesi. Ortalama günlük ölüm sayısı 6 bin 714 kişi. Kasım ortasından beri ölümler bu düzeylerde devam ediyor.

Küresel düzeyde son bir hafta Covid-19’un seyri aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.

Bir önceki haftaya göre değişim

Kıtalar

Son 7 gündeki vaka sayısı

Son 7 gündeki ölüm sayısı

Vaka sayısı

Ölüm sayısı

Dünya

4,405,538

46,998

+ %3

– %7

Avrupa

2,555,013

25,339

+ %1

– %6

Kuzey Amerika

927,972

9,954

+ %5

– %7

Asya

529,105

8,441

– %7

– %7

Güney Amerika

108,351

2,262

– %10

– %10

Afrika

264,761

941

+ %51

– %4

Türkiye

131,986

1,274

– %6

– %4

Yukarıda tabloda görüldüğü gibi dünya genelinde geçtiğimiz hafta, Omicron varyantı tehdidi ile birlikte haftalık vaka sayısında %1’lik bir artış gerçekleşti. Azalış eğilimi tersine dönmüş oldu. Bununla birlikte haftalık ölümlerdeki küresel düzeyde düşüş eğilimi devam etti. Avrupa, ve Kuzey Amerika vaka sayısı artışa geçmişken Afrika birkaç haftadır devam eden artış eğilimini sürdürdü.

Avrupa’da yükseliş eğilimden farklı olarak Almanya, Rusya, Polonya, Hollanda, Çekya, Belçika ve Ukrayna’da  geçtiğimiz hafta vaka sayısında düşüş gözlendi.

İngiltere’de Covid vakaları üst üste üç gün rekor kırarken, başkent Londra’da Omicron varyantı nedeniyle “ciddi durum” ilanı yapıldı. Ülkede, Cuma günü rekor seviyede 93 bin yeni vaka tespit edildi. Cumartesi günü de 90 binin üzerinde vaka kaydedildi.

***

ECDC Direktörü Dr. Andrea Ammon “Omicron’un Avrupa’da yayılma olasılığını ‘çok yüksek’ olarak belirledik. Bu durumda tek başına aşılama bizi Omicron varyantından korumayacak çünkü hala aşısızların olduğu durumu çözmek için yeterli zaman olmayacak” dedi. Ammon, maske ve mesafe önlemlerinin yanı sıra hükümetlerin evlerde toplanma konusunda da bir uyarı yapabileceğini söyledi.

Birçok Avrupa ülkesi, yeni dalga koronavirüs yayılımının önüne geçmek için tekrar sıkı tedbirler devreye sokmaya başlıyor. Öte yandan virüsün çok hızlı yayılan ve kıtayı etkisi altına alan Omicron varyantının neden olduğu yeni kısıtlamalara karşı, Paris’ten Barcelona’ya kadar birçok kentte protesto çağrıları başladı.

Yeniden tam kapanma dönemi. Hollanda’da, Covid-19 ile mücadele kapsamında, Omicron varyantının etkili olmasıyla yarından itibaren 4 hafta tam kapanma uygulanacak. Açıklanan önlemlere göre, temel ihtiyaçların temin edildiği market, kasap, manav, fırın, eczane, benzin istasyonu, kütüphane gibi yerlerin dışındaki tüm dükkan ve mağazalar, güzellik merkezleri, berber, kuaför, masaj salonları, dövmeciler, sinema, müze, tiyatro, eğlence parkları ve hayvanat bahçeleri kapatılacak. Tüm kademedeki okullar 20 Aralık ila 9 Ocak 2022 arasında kapalı kalacak. Sonrası için 3 Ocak’ta yeniden değerlendirme yapılacak. Tam kapanma son bulana kadar hiçbir etkinliğin yapılmasına izin verilmeyecek. Temel ihtiyaçların temin edildiği yerler 05.00-20.00 saatlerinde açık kalabilecek. Profesyonel futbol müsabakaları seyircisiz oynanmaya devam ederken, kapalı yerlerde yapılan tüm spor faaliyetleri durdurulacak. Evlerde 13 yaşından itibaren en fazla 2 misafir kabul edilecek, dışarda ise en fazla 2 kişi bir arada bulunabilecek. Noel kutlamalarının yapıldığı 24, 25 ve 26 Aralık’ta ve yılbaşında hanelerde ve dışarda en fazla 4 misafire izin verilecek.

Kanada, Covid-19 salgını ile mücadele kapsamında yurtdışından gelen tüm yolculara seyahat öncesi negatif sonuçlu test zorunluluğu getirirken, 10 ülkeye uygulanan seyahat yasağını ise kaldırdı. Covid-19’un Güney Afrika’da ortaya çıkan Omicron mutasyonu nedeniyle Güney Afrika, Mozambik, Namibya, Zimbabve, Botsvana, Lesoto, Esvatini, Nijerya, Malavi ve Mısır’a uygulanan seyahat yasağının yarın 23.59’da sona ereceği açıklandı.

Google, çalışanlarına şirketin aşı politikalarına uymamaları durumunda işlerini kaybedeceklerini söyledi. Bir şirket yetkilisi, ‘’Daha önce söylediğimiz gibi, aşı gereksinimlerimiz iş gücümüzü güvende ve hizmetlerimizi çalışır durumda tutabilmemizin en önemli yollarından biri.’ dedi ve sözlerine şöyle devam etti: ‘’Mümkün olan tüm çalışanlarımızın aşı olabilmesi için elimizden geleni yapmakta kararlıyız ve aşı politikamızın arkasında dimdik duruyoruz.’’

İngiltere’de hükümetin Avam Kamarası’na getirdiği koronavirüs varyantı Omicron’a karşı alınacak yeni önlemler oylamasında, Başbakan Boris Johnson’ın mensubu olduğu Muhafazakar Parti’den 100’e yakın milletvekili hükümete karşı oy kullandı. Önlemler ana muhalefetteki İşçi Partisi’nin desteğiyle parlamentodan geçti. Bu, Johnson başbakan olduktan sonraki dönemde partililerin “en büyük isyanı” olarak değerlendiriliyor. Kabul edilen bu önlemler; Covid serfikası, kapalı mekanlarda maske zorunluluğu, sağlık hizmetlerinde ön saflarda çalışanlara aşı zorunluluğu, Covid pozitif bir kişiyle temaslı olanların her gün test yaptırarak karantinadan muaf olması gibi uygulamaları içerdi. Kraliçe 2. Elizabeth ise, geleneksel olarak her yıl Noel öncesi verdiği öğlen yemeğini, “Omicron varyantının hızla yayılmasına karşı bir önlem olarak” iptal ettiğini duyurdu.

Fransa, konoravirüsün Omicron varyantının yayılmasını önlemek amacıyla İngiltere’den gelen yolculara seyahat kısıtlaması getirdi. Fransa Hükümet Sözcüsü Gabriel Attal, BFMTV kanalında yaptığı açıklamada, İngiltere’den gelen yolculardan 18 Aralık’tan itibaren son 24 saatte yapılmış PCR veya antijen testi isteneceğini belirtti.

İtalya’da hükümet, Covid-19 salgını sebebiyle yürürlükte olan olağanüstü halin (OHAL) 31 Mart 2022’ye kadar uzatılmasını kararlaştırdı. AB’den gelecek Covid-19 aşısı yaptırmış kişilere de İtalya’ya yolcuklarından önce alınmış “negatif” test sonucu gösterme zorunluluğu getirildi. Yine Avrupa’dan gelecek ancak hiç aşı yaptırmamış olanlar ise “negatif” sonuçlu test zorunluluğuna ek olarak; İtalya’ya girdiği günden itibaren 5 gün karantinada kalacak.

Yunanistan’a gelecek tüm ziyaretçilerden, geldikleri ülkeye bakılmaksızın, ülkeye girişten azami 48 saat öncesinde yapılmış PCR testi isteneceği belirtildi.

Rusya parlamentosu, uçak veya trenle seyahat eden kişilerin Covid-19’a karşı bağışıklık kanıtı gösteren QR kodlarını sunmalarını gerektiren bir yasa tasarısını terk ediyor.

Güney Kore’de yeni tip Covid-19 vakalarındaki artış nedeniyle kısıtlamalar artırıldı. Yonhap’ta yer alan habere göre, Güney Kore Başbakanı Kim Boo-kyum, yaptığı açıklamada, vakalardaki artış nedeniyle 4’ten fazla kişinin bir araya gelmesinin yasaklandığını bildirdi.

***

Türkiye’de ise vaka sayısında azalma devam etti.  Önceki hafta artışa eğilimine giren ölümlerde de geçtiğimiz hafta düşüş gerçekleşti.  Bununla birlikte hala haftalık vaka ve ölüm hızının oldukça yüksek olduğunu hatırlatıyoruz. Aşısız ve eksik aşılıların önlenebilir ölümler, hala ciddi sayıda devam ediyor. Ne yazık ki Ağustos ortası başlayan pik varlığını devam ettiriyor. Bir de buna dün açıklanan Omicron varyantı eklendiğinde kış sert geçecek diyebiliriz.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, 4-10 Aralık arasında, 100.000 kişi içinde bir haftalık toplam yeni Covid-19 vaka sayısını içeren haftalık insidans verilerini paylaştı. Buna göre, vaka sayısı her 100 bin kişide Ankara’da 158,76;  İstanbul’da 245,7; İzmir’de 68,4 oldu. Vaka yoğunluğu en çok olan il ise 467,74 ile Kırklareli…

4-10 Aralık arasında vaka yoğunluğu bir önceki haftaya göre en çok artan 9 kent ise şöyle: Edirne, Artvin, Tekirdağ, Ordu, Trabzon, Kırklareli, Yozgat, Rize, Isparta.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri İmmunoloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Bulut,  “Pandeminin tüm dünya ülkelerinin sorunu olduğunu bu nedenle ortak çözüm üretilmesi gerektiğinin” özellikle altını çizerek “Pandemi ile yaşam pandemilerle yaşama dönüşebilir, ekosistemdeki bozukluk yeni pandemilere davetiye çıkarabilir. İki yılda dahi dünyanın dengesi bozuldu. Bu nedenle ortak bir çözüm bulunmalı, radikal, küresel bir çözüme gidilmezse pandemi bitmeyecek” dedi. Bulut, aşılamanın dünya nüfusuna oranla yeterli sayıda yapılmadığını belirtti ve şöyle devam etti: “Eğer aşı kampanyası küresel olarak yapılsaydı, pandeminin ilk 6 ayında 6- 6 buçuk milyar insanı aşılanmış olsaydı, şu an pandemi bitmiş olacaktı. Ama ne yazık ki dünya nüfusunun sadece yüzde 45’i şu an aşılanabildi. Aşılanan ülkeler de ekonomik gücü olan belli başlı ülkeler. Aşılanmayan veya aşılama oranı düşük yoksul ülkelerde yeni varyantlar ortaya çıkıyor. Virüs ne kadar bulaş imkanı bulursa o kadar mutasyon geçirme şansı yakalıyor. Varyantlara baktığımızda ise; Güney Afrika, Güney Asya gibi yoksul ülkelerden çıkıyor.  Çünkü aşı buralara ulaşamıyor. Aşının tedariki, patenti kamusal olsaydı bu sorunlar yaşanmazdı.”

***

İngiltere’de bilim insanlarının elde ettiği ön verilere göre, üçüncü aşı, hastalığı şiddetli geçirmeyi “yüzde 85 oranında engelleyebilir.” Bu oran, diğer varyantlar üzerinde aşının sağladığı orandan bir miktar daha az. Ancak bilim insanları, bu düşüşe karşın, hatırlatma aşısının insanların hastanelere yatışı üzerinde önleyici etkisini de gösterdiğini açıklıyor. Pfizer/Biontech hatırlatma aşısının etkinliğinin yüzde 80 ila 85,9 arasında kalacağı değerlendiriliyor. Bu oran Delta varyantında yüzde 97 oranındaydı.

Imperial College London’daki başka bir araştırma, hastalığa yeniden yakalanma riskinin Omicron varyantında Delta’dan 5,4 kat daha fazla olduğunu ve Omicron’un Delta’dan daha hafif geçmeyebileceğini öngördü. Araştırmada Covid-19’u geçirmiş olmanın Omicron’a karşı yüzde 19, iki doz aşı olmuş olmanın da yüzde 20 koruma sağlayabileceği belirtildi.

Yapılan bir araştırma, Sinopharm, Johnson&Johnson ve Sputnik aşılarının Koronavirüs’ün Omicron varyantına karşı çok az antikor üretimi sağladığı ya da hiç sağlamadığını tespit etti. İki doz Sinopharm olan 13 kişiden yalnızca üçünde Omicron’u nötralize eden antikor tespit edildi. Johnson&Johnson aşısında bu oran 12’de birken Sputnik aşısında kimse antikor geliştirmedi.

Türkiye dahil 48 ülkede uygulanan CoronaVac aşısından umut veren bir haber geldi. Aşının üreticisi Çinli Sinovac, üçüncü dozun Omicron’a karşı yüzde 94 oranında koruma sağladığını duyurdu. Bu durum iki doz CoronoVac aşısının Omicron varyantına karşı yüzde 35 etkinlik gösterdiği anlamına geliyor. Sinovac’ın Omicron açıklaması, Hong Kong Üniversitesi tarafından yayınlanan bir çalışmanın, hızla yayılan varyanta karşı yaygın olarak kullanılan aşının etkinliğine ilişkin endişeleri dile getirmesinden birkaç gün sonra geldi. Hong Kong Üniversitesi’nin çalışması, iki doz CoronoVac alan 25 kişiden alınan örnekleri inceledi ve hiçbirinin Omicron’u nötralize eden saptanabilir antikorlar içermediğini buldu.

***

Danimarka, Omicron varyantının yayılmasını engellemek için 40 yaşın üzerindeki herkesin üçüncü bir takviye doz Covid-19 aşısı almasını sağlamak için aşı programını ileriye taşıyor. Ülkenin sağlık otoritesi, bunun 40 yaş ve üzerindeki herkesin ikinci aşıdan dört buçuk ay sonra aşı olabileceği anlamına geleceğini söyledi.

Avrupa ülkeleri, Covid-19 salgınını kontrol altına alırken, okulları açık tutmak amacıyla 5-11 yaş arası çocukları Covid-19’a karşı aşılamayı hızlandırdı. AB’nin ilaç düzenleyicisi Avrupa İlaç Ajansı (EMA), 25 Kasım’da yüksek enfeksiyon oranlarının görüldüğü 5-11 yaş grubu için Pfizer-BioNTech aşısını onayladı. Aşının, 12 yaşın üzerindekiler için uygulanandan daha düşük bir dozda yapılacağı bildirildi.

Pfizer-BioNTech’ten dün yapılan yazılı açıklamada, 2 ila 5 yaş arası çocuklarda aşı denemelerinin, bu yaş grubundaki çocuklarda beklenen bağışıklığı sağlamadığını ve 6 aydan 5 yaşına kadar olan grupta 3’üncü doz aşı testlerinin devam ettiği belirtildi.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan açıklamada Hindistan’da üretilen ‘Covovax’ aşısına acil kullanım onayı verildiği belirtildi. ABD’li ilaç şirketi ‘Novavax’ın lisansı altında Hindistan Serum Enstitüsü tarafından üretilen Covovax, diğer adıyla ‘NVX-CoV2373’ isimli aşıya acil kullanım onayı verildiğini duyurdu.  Bu onay, Covavax’ı WHO’dan onay alan dokuzuncu aşı yaptı.

DSÖ Genel Direktör Yardımcısı Dr. Mariangela Simao da verilen bu onay kararıyla ilgili yaptığı açıklamalarda şöyle konuştu: “Omicron gibi yeni varyantlar ortaya çıkmaya devam etse de aşıların hâlen ağır hastalıklara ve COVID-19 kaynaklı ölümlere karşı en etkili silah olduğunu söylememiz yanlış olmaz. Onay verilen bu aşının, aşılama oranı %10 civarlarında olan düşük gelirli ülkelere gönderilmesi öncelikli amacımız olacaktır. Bu ülkelerdeki insanların aşılanması salgının gidişatı için büyük önem taşıyor.”

Avrupa İlaç Ajansı (EMA) tarafından yapılan açıklamada, Covid-19’a karşı geliştirilen Johnson & Johnson’ın aşısı için Fransa’da yeni bir üretim tesisinin onaylandığı ve Pfizer/BioNTech ve Moderna’nın aşılarının üretimini artırdığını duyuruldu.

***

Sağlık Bakanlığı, son kullanma tarihi geçmiş Biontech şirketinin ürettiği Covid-19 aşılarının uygulandığına dair iddialar hakkında yazılı açıklama yaptı. Biontech aşılarının Mart 2021’den beri Türkiye’de kullanıldığı hatırlatılan açıklamada, “BioNTech mRNA Covid-19 aşılarının raf ömrü ve stabilite çalışmaları tekrarlanarak yapılmaktadır. Bu kapsamda üretici BioNTech GmbH tarafından yapılan güncel raf ömrü çalışmaları 27 Ağustos 2021 tarihinde tamamlanmıştır” ifadelerini kullanıldı. Aşıların raf ömrünün 9 ay olduğu belirtilen açıklamada, “Üreticinin yaptığı stabilite çalışma sonuçları Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Avrupa İlaç Ajansı (EMA) ve ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından onaylı Paul Ehrlich Enstitüsü tarafından onaylanmış ve 10 Eylül 2021 tarihinden önce üretilip etiketlenen BioNTech mRNA aşıları da dahil olacak şekilde söz konusu tüm aşıların raf ömrü, üretim tarihinden itibaren 9 (dokuz) aya çıkarılmıştır” denildi.

Sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre: ‘17 Aralık saat 19.00 itibariyle son 24 saatte 751 bin 315 doz aşı uygulandı. Türkiye’de bugüne kadar 56 milyon  636 bin 507 birinci doz, 51 milyon 119 bin 629  ikinci doz ve 13 milyon 543 bin 110 üçüncü doz aşı uygulandı. Toplamda 122 milyon 37 bin 127 aşı yapıldı. 18 yaş üstü nüfusa göre birinci doz Türkiye ortalaması yüzde 91,25, ikinci doz ortalaması yüzde 82, 36 oldu.’’

Kendi deyimiyle ‘gönüllü grafikçi’ Zeki Berk’in açık kaynaklardan yararlanarak paylaştığı istatistiklere göre Türkiye’de günde milyon nüfus başına bin 301 kişi aşılanıyor. Avrupa’da ise günde milyon nüfus başına ortalama 6 bin 561 kişi aşılanıyor. Nüfusu Türkiye’ye yakın Almanya’da bu sayı 11 bin 256. Başka bir deyişle, Türkiye’de üçüncü doz sırası geldiği halde aşı yaptırmayanların oranı yüzde 63. Önceki aşılarının (Sinovac) etkisi geçen kişilerin sayısı, aşılananların çok üzerinde. Oysa ki bu dengenin tam tersi olması gerekiyor. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Sağlık Bakanlığı’nın aşılama programına ilişkin olarak, “Dönüp dönüp aynı kişileri aşılıyoruz” değerlendirmesini yaptı.  Emir Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, “Dönüp dönüp aynı kişileri aşılıyoruz. Asıl yapılması gereken tüm dünyanın yaptığı gibi aşı olmamış 20 milyon vatandaşımızı ikna etmek ve okul çağındaki çocuklarımızı aşılamaya başlamak.” ifadesini kullandı.

Türk Toraks Derneği, Halk Sağlığı Uzmanları Derneği, Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği, Sağlık Bakanlığı’na aşı çalışmalarıyla ilgili bilgi verilmesi çağrısı yaptı. Yapılan açıklamada Sağlık Bakanlığı tarafından Turcovac için Acil Kullanım Onayı başvurusunun yapıldığı açıklamasının soru işaretlerine yol açtığı belirtilerek “Henüz Faz III aşaması sürmekte olan bir aşının hatırlatma dozu çalışması verilerine veya Faz-3 çalışmasının küçük ölçekli bir erken aşama verisine dayalı olarak Acil Kullanım Onayı alması durumunda bu ‘onay’ bilimsel olarak tartışmalı olacaktır” denildi.

Çok bulaşıcı olduğu bilene Delta varyantını kontrol altına alamayan Türkiye, Omicron varyantı ile  nasıl mücadele edecek? Bakanlık yeni bir aldatmaya gidiyor. Hatırlatma dozunu 3 aya indirerek aşı motivasyonu yüksek kişilerin aşı olmasını sağlayacak. Öncelikle Omicron varyantına karşı hatırlatma dozunun 3 aya indirilmesinin bilim çevrelerince genel olarak benimsendiğini söyleyelim. Aldatma şöyle karşımıza çıkacak: Günlük yapılan aşı dozu sayısında yükselme. Nitekim birinci ve ikinci dozda kıpırdanma yok iken hatırlatma dozu için sürenin 3 aya inmesi ile günlük yapılan aşı dozu 5 katına çıktı Bu artış sevindirici olsa da başka bir gerçeğin önüne geçecek, aşısızların, eksik aşılıların dolayısıyla aşı dozunu tamamlamayanların motive edilmesine yönelik herhangi bir adım atılmamasını görünmez kılacak. Covid-19 salgını ile ilgili ciddi bir salgın kontrol mücadelesinden çok sağlık kurumlarında yatak kapasitesini aşmama çabası ön planda. Bu salgın kontrol stratejisi şu anlamı taşıyor: Aşıyı sağladım, yararlı olduğunu da söyledim, vatandaş gönüllü olarak aşısını yaptırsın, beni duysun. Tamamen pasif bir salgın kontrol stratejisi. Karartılan hakikat nedir? Aşı yaptırmayan ya da eksik aşılanların sürü bağışıklığına terk edilmesi. Delta varyantının çok bulaşıcı olduğu biline biline toplumsal hareketliğin önünün açılması, kalabalıklaşmaların önünün açılması, toplu ulaşımda önlem almama, havalandırma önlemenin denetlenmemesi, korumayan maskelere rağmen aşıya yüklenmeyen tek adam rejiminin salgın stratejisi gizli sürü bağışıklığından başka bir şey değildir. Omicron varyantı Delta’dan daha da bulaştırıcı, buna rağmen salgın kontrolü ile ilgili ciddiye alınacak bir adım henüz atılmadığı bunun göstergesi. İllere göre vaka görülme hızına bakıldığında Kürdistan’daki düşük insidansın altında yatan gerçekliğin bu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Her bölgenin, ilin, ilçenin, mahallenin benzer stratejiye terk edildiğini söyleyebiliriz. Yaşadığımız coğrafyalarda salgın kontrolünde toplumsallığımız değil, kitlesel bulaşma yolunun tercih edildiğini görebiliyoruz. Sağlıkta eşitsizlik ve ayrımcılığın egemen olduğu coğrafyamızda olanları, imtiyazlı olanların korunduğu ya da hastalığı hafif geçirdiği, işçi sınıfının, ötekileştirilen halkların ve toplulukların ölüme terk edilmesi olarak ifade edebiliriz.

***

İngiltere’de yapılan araştırmalar, Omicron’un soğuk algınlığına benzer semptomları konusunda da önemli ayrıntılar ortaya çıkardı. Omicron varyantı, endişeleri artırırken, yapılan yeni araştırmalar, Omicron’u korona virüsten ayırt eden daha spesifik semptomlara sahip olduğunu belirledi. Araştırmaya göre varyantın, Covid’den çok soğuk algınlığına benzediği belirtilirken, burun akıntısı, baş ağrısı ve yorgunluk gibi semptomların Omicron’un ayırt edici özellikleri olduğu vurgulandı. micron’un çok görüldüğü İngiltere’deki vakalar analiz edildiğinde, virüsün en yaygın belirtilerinin burun akıntısı, baş ağrısı, yorgunluk, hapşırma ve boğaz ağrısı olduğunu bildirdi. Bunların hiçbiri, uyarılarda bulunulan öksürük, yüksek ateş veya tat ve koku alma duyularında eksiklik gibi klasik virüs belirtileri arasında olmadığı belirtildi.

***

Avrupa Birliği’nin ilaç düzenleyicisi Avrupa İlaç Ajansı (EMA), Covid-19 tedavisi için “Xevudy” isimli ilacı onayladığını duyurdu. EMA’dan yapılan açıklamada, GlaxoSmithKline (GSK) ile Vir Biotechnology şirketlerinin birlikte geliştirdiği Xevudy isimli ilacın yetişkinlerde ve 40 kilonun üzerindeki 12 yaşından büyük hastalarda kullanılabileceği belirtildi. Böylece EMA, kasımda onay verdiği Regkirona ve Ronapreve’nin ardından Covid-19’un tedavisi için üçüncü ilacı tavsiye etmiş oldu.

***

Uzmanlar, düşük aşılama oranları nedeniyle Papua Yeni Gine’nin yeni Koronavirüs varyantının yayıldığı yer olabileceğini söyledi. Avustralya Kızıl Haç’ından Adrian Prouse “Papua Yeni Gine’nin yeni varyantın çıkacağı yer olmasıdan endişe ediyorum. Burada yetişkin nüfusun yüzde 5’inden azı aşılandı, Endonezya’da üçte birinden az. Bu iki ülkeler hemen yanımızda” dedi.

[su_box title=”JİN” style=”glass” box_color=”#9124f2″ radius=”1″][/su_box]

Doğada her canlı devamlılığını sürdürebilmek ve neslini var edebilmek için beslenme, üreme ve kendini koruma mekanizmaları oluşturur. Doğada kendisine zarar verecek olumsuz koşullara karşı bünyesinde bir savunma mekanizması yaratır ve bunu nesillerce aktararak gelir. Böylelikle doğada tüm canlılar kendine özgü bir öz-savunma gerçekleştirir. Yani öz-savunma dediğimiz mekanizma kendini/özünü/ ve yaşamını her türlü olumsuzluklara karşı korumasıdır. İnsan özelinde öz-savunma mekanizmasını ele aldığımızda ilk çağlarda kendini korumak için ve avlanmak için basit aletler yaparak bunu gerçekleştirmiştir. Yerleşik hayata geçiş ve tarıma geçiş biraz daha bu aletlerin gelişimi ve gelişiminde deneyimlenen bilgi ve tecrübeler yaşam standartlarını iyileştirerek insanın öz-savunma mekanizmasına yeni bir tarz getirmiştir. Artık sadece yaptığı basit aletlerle değil, kendi öz-gücüyle elde ettiği yaşam bilgisiyle kendini var edebilmeyi başarmıştır. Klanların kendi içerisinde sorunlarını gidermesi ve kendi kendilerine yetinebilmesi koruma mekanizmasının bir sonucudur.

Erkek egemen devlet yapısının gelişimi toplumu bağımlı kılmayı hedeflemiş ve toplumun tüm yaşam alanlarında edindiği bilgi ve tecrübeleri gasp etmiştir. İnsan üreten ama ürettiğiyle kendini var edemeyen bağımlı bir varlık haline dönüşmeye başlamıştır. Bu yapının geliştirdiği askeri yapı sözde toplumun güvenlik önlemini almaktadır. Ama oluşturulan askeri yapı ile amaç toplumu baskılamak ve itaat etmelerini sağlamaktır. Üretim gücü elinden alınan insan köleleşmeye başlamıştır ve bağımlı kitleler oluşmaya başlamıştır. Tabi bunu bu birikimin ve tecrübelerin yaratıcısı ve koruyucusu olan kadını hedef alarak yapmıştır. ‘Önce kadınları vurun ‘ şiarıyla kadını hedef alarak tamamen iradesizleştirmeyi , cinselliği üzerinden var etmeyi hedeflemiştir. Cadı avlarıyla yüzbinlerce kadının bilgisi gasp edilerek tıp alanında toplumu bağımlı kılan bir sisteme dönüştürülmüştür. Gasp edilen bilgi toplumun sağlık sorunlarını gidermek yerine daha fazla hastalık üretmek amacıyla kullanılmıştır. Erkek egemen yapının toplumları savaşa sürüklemesinin ağır sonuçlarını yine kadınlar çekmiştir. Kadınlar savaş sonrası ganimet olarak sunulmuştur ve savaşan erk zihniyetlerin birbirleri üzerinde tahakküm kurma aracı haline getirilmiştir.  Kurumsallaşan erkekliğin tek amacı kadını öz-savunmasız bırakmaktır. Kadın üzerindeki şiddeti, tacizi, tecavüzü ve katliamı kadının kaderiymiş gibi yansıtmaya çalışmakta. Bunu da kendi eliyle yarattığı tacizci ve tecavüzcüleri korumakla ve onların toplum içerisinde korku salarak gezmesini sağlayarak normalleştirmektedir.

Bu zihniyetin mirasçısı olan kapitalist sistem de kadının bedenini parçalara ayırarak her bir parçasına değer biçmektedir. Kadının zihni bedeni üzerinden açtığı savaşla kendini var edip kadını cinsel bir obje haline getirmiştir. Kendi beden bilgisinden dahi uzaklaşan kadın, bağımlı, iradesiz bir köleye dönüşmüştür. Bilgisinden uzaklaşan kadın öz-savunmasından yoksun bırakılmıştır. Çünkü biliyoruz ki bildiğimiz ve bilincimiz oranında varızdır.  Kendini savunamayan bir cins veya toplum yok olmaya mahkum olmuştur her zaman. Öz- savunma; öz varlığını koruma ve sürdürebilme gücüdür. Ama özelde kadınlar bu güçten yoksun bırakılmaya çalışılmakta. Bugün gelinen noktada yaşamın her alanında tacize, tecavüze ve şiddete maruz bırakılmıştır. Ali Fırat’ ın gül teorisinden ele alırsak; gül dikenleriyle kendini korumakta ve kendi savunmasını oluşturmuştur, çok rahat koparamazsınız onu. Ama dikenleri olmayan bir gül düşündüğümüzde birkaç saat sonra solmaya mahkumdur. Kadınlarında zihnini ve bedenini korumak için kendi dikenlerini oluşturmak zorunda. Çünkü bugün gelinen nokta da dikensiz bir gül misali basit bir şekilde tacize, tecavüze uğrayan ve öldürülen bir cins haline dönüştürülmüştür. Bunun en büyük örneklerinden biri Rojava savaşında İŞİD’in kadınları ganimet olarak algılatıp, kadınları cinsel köle olarak pazarlarında satışa çıkarması, sistemsel tecavüze maruz bırakmasıdır. Ama Ortadoğu’da içten içe gelen bir anacıl kültür buna zemin yaratmamış. Kadınlar Rojava savaşına farklı bir soluk getirmiş ve özelinde kendilerinin genel olarak da toplumun öz-savunma mekanizmasını yaratmıştır. Hem güvenlik hem yaşamın bütün alanlarında kendini var eden bir halk gerçekliğinin adımları atılmaya başlamıştır. Erkek egemen zihniyetinin bunca yıldan beridir kendini var ettiği kadın sömürüsü yerini kadın devrimine bırakmıştır ve erkek egemen zihniyeti yenilgiye uğratılmıştır. Kazanılan aslında sadece bir askeri savaş değildir. Kazanılan bunca yıldır devam eden emperyalist güçlerin sunduğu bağımlı yaşam dışında özgür bir yaşam varlığıdır. Toplum kadınların öncülüğünde yürütülen savaşta yaşamı baskıcı bir rejim olmadan kendi öz-güçleriyle örmeye başladı.

Kadın sağlık hareketi

Bir toplum için öz-savunma ahlaki yaşam ilkelerini güvence altına almaktır.  Bu güvenceyi de ancak kendi yaratımlarını yönetebildiği ve o yaratımlar doğrultusunda yaşayabildiği oranda bunu başarabilir. Bu doğal yaratımların korunması hayati bir noktada durmaktadır. Bu yaratımlar ancak örgütlü bir yaşam ile korunabilir.

Kaçınılmaz bir hale gelen öz-savunma ihtiyacı kadın mücadelesinin temel ayaklarından biri olmaktadır. Öz-savunmamızın meşruluğu da gerekliliğinden gelmektedir. Yıllardır yok edilmeye çalışılan kadın varlığı üzerindeki şiddet bir politika haline gelmiştir. Bu politika karşısında kadının kendi kendini, cinsini savunmaktan başka çaresi kalmamıştır. Yaşamın tüm alanlarında öz-bilinci var ederek ve kadın değerleri etrafında örgütlenme zeminini yaratarak öz-savunmasını geliştirmelidir. Kendisini öz- savunmasız bırakan bu erkeklik sisteminden bir koruma beklemek kadın için ölümü beklemekten farklı değildir. Bu sistem zaten kadının yaratımlarını gasp ederek kadını zihnen ve bedenen öldürmeyi amaçlamaktadır. Buradan da anlaşılmaktaki kadını yaşatacak tek şey öz-savunma bilincidir. Korunması gereken varlıklar değil, kendimizi koruyan özgür cins olma hedefimizi ancak cins bilinci ve sevgisi temelinde örgütlenerek kazanacağımızı dile getirmek gerekir.  Bir kez daha belirtmek gerekirse; erkek-devlet şiddeti ideolojik ve politik ise kadın öz-savunması ve örgütlenmesi haktır.

[su_box title=”AKADEMİDEN” style=”glass” box_color=”#24b0f2″ radius=”1″][/su_box]

2021’in sonlarına yaklaşırken bu yıla damgasını vuran aşılara dair bir Nature yayınını (Mallapaty et al., 2021) paylaşıyoruz. Yayın bir kısım grafikleri ve bunların açıklamalarını içeriyor. Grafiklerin bazılarını açıklamaları ile paylaştık. Tamamına ulaşmak isteyenler için kaynak sonda mevcut, ücretsiz bir şekilde ulaşılabilir.

İlk grafik 2021 yılında yapılmış 10 milyar doz aşının üreticiler arasında dağılımını gösteriyor.

İkinci grafikte her hastalık için, hastalığın mikrop ile ilişkilendirilmesi ve buna yönelik aşının bulunması turuncu ve mavi noktalar arasındaki zaman ile ifade edilmiş. En altta koronavirüs aşılarının ne denli süratli geliştirilmiş olduğunu anlıyoruz.

Üçüncü grafik 100 kişi başına yapılan aşı miktarına göre ülkeleri farklı renklerle ifade ediyor. Eşitsizliklerin derinliği göze çarpıyor.

Aşıların çeşitli varyantlara karşı koruyuculuğuna dair bir görselle devam ediyoruz. Semptomatik enfeksiyonu önleme ve hastaneye yatış/ölüm iki ayrı grafikle gösterilmiş. Buna göre hastaneye yatış ve ölümleri önlemede BioNTech, Moderna ve Oxford aşıları benzer ölçüde en iyilerken, semptomatik enfeksiyonları önleme konusunda Moderna bir parça daha etkili gibi görünüyor.

Son grafikte aşı yoluyla kazanılan bağışıklığın zaman içerisinde ne kadar azaldığını gösterilmiş. Moderna bu konuda en başarılı aşı gibi duruyor.

Mallapaty, S., Callaway, E., Kozlov, M., Ledford, H., Pickrell, J., & Van Noorden, R. (2021). How COVID vaccines shaped 2021 in eight powerful charts. In Nature. Springer Science and Business Media LLC. https://doi.org/10.1038/d41586-021-03686-x



İLİŞKİLİ İÇERİK

KORONA 7 GÜNLÜK 15-21 KASIM 2021

Kadın Sağlık Hareketi ve Sağlıkta Amatörleşme Kapitalizm her alana olduğu gibi sağlık alanına da derinlemesine ...