Home / ARŞİV / İYİ HEKİMLİK YETMEZ!!! Mehmet Zencir

İYİ HEKİMLİK YETMEZ!!! Mehmet Zencir

Sağlık muhalefeti kendine zemin olarak neyi seçmeli?.. Hekim örgütü olan TTB’de en yaygın kabul gören iyi hekimlik söylemi, her ne kadar sağlık kolektif bir ekip hizmeti olarak benimsense de, hekim merkezli dilin hegemonyasından kurtulamıyor. İyi hekimlik söylemi, çok değişik bileşenleri ile ifade ediliyor: İyi klinik uygulamalar, etik eylem ya da tutum, koruyucu hizmetleri temel alan yaklaşım, biyopsikososyal bütünlük, sağlığın sosyal belirleyicileri vb. şeklinde sıralanabilir. Her ne kadar sağlığı sosyal-sınıfsal-kültürel gerçeği ile ifade eden açılımlarda iyi hekimlik söylemine yer veriliyorsa da, anlam dünyasında tıbbi bakım hizmetlerinden (hatta tedavi edici hizmetlerden) ve hekimi merkeze alan sınırlılıktan kurtulmak pek de mümkün görünmüyor…

Bir hekimin iyi klinik uygulamalar ve etik üzerinden sağlık muhalefetinin örülmesi, sağlık algımızdaki çarpıklıktan kaynaklanmaktadır. Temelinde ise sağlık ile sağlık hizmetleri (hatta tibbi bakım) ayrımında tökezlememiz yatmaktadır. Bunun yanında sağlık hizmet üretiminde yer alan bir emekçi olmamızda sağlıklı olma halinde sağlık hizmetlerinin rolünün abartmamamıza yol açıyor.

Sağlığın tanımında ‘sosyal iyilik hali’nin DSÖ tarafından benimsenmesi ile dilimizde ‘sosyal’i sıkça kullanıyor olsak da, güncel pratikte biyo-psişik komponent hala daha baskındır. Kaldı ki DSÖ tanımda sosyal iyilik haline yer verse de, bunu kişinin sosyal rollerini yerine getirmesi olarak ele aldığının altı da mutlaka çizilmelidir. Sadece kelime oyunu olarak bakılmaması gereken bir kullanım olduğunu bilmeliyiz.

Ondokuzuncu yüzyıl ile birlikte toplumsal mücadelelerin gücü ve sağlığın sosyal gerçekliği, daha yaygın olarak ele alınır hale geldi. Bu ele alış en muhafazakarından, en liberaline, en milliyetçisine bir çok bilim insanında dikkati çekiyordu.  Resmi halk sağlığının önemli isimlerinden olan liberal Chadwick ve Simon da, yoksulluk ve işsizlik ile sağlık arasında ilişkiye yer veriyordu. Sosyal hekimliğin (tıbbın) kurucusu olarak gösterilen ve geleneksel halk sağlığı yazınında yer bulamayan Virchow, sosyal-kültürel gerçeklik ile sağlığın ilişkisini çok daha açık bir şekilde ortaya koyuyordu. Sağlık için tam istihdam, eğitim (özellikle kız çocuklarının), ücretlerin artırılması, laiklik vb. birçok sosyal-siyasal talebi sıralıyordu. Bununla birlikte talebin muhatabı olarak mevcut devleti, kapitalist devleti, görmekten bir türlü kurtulamıyorlardı.

Sağlık tartışmasında iz bırakan ve toplumsal gerçekliği daha görünür kılan kişi bir sağlıkçı olmamış; bir siyasal-sosyal bilimci Engels olmuştur. Engels, İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu kitabında çok sayıda halk sağlığı raporundan da yararlanmıştır.  Engels, halk sağlığı raporlarında yer verilen yoksulluk, işsizlik, kötü çalışma koşulları, çarpık kentleşme vb. sorunları olduğu gibi bırakmamış, bunları koşullayan temel nedene odaklanmıştır. Temel nedenin toplumsal düzen olduğu, kapitalizme içkin bu sorunların yaşandığını ortaya koymuştur. Farklılığı ve özgünlüğü de buradadır.

Görüldüğü gibi şu an DSÖ’nün çarpık da olsa yer alan sosyal gerçekliği ile sağlığı ele alması; çok daha önceleri bilinen, kullanılan, kabul edilen ve yaygın olarak benimsenen bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, unutulmuştur, gerçekte unutturulmuştur, görünmez kılınmıştır. Virchow’u unutan resmi halk sağlığı literatürü Engels’i zaten hiç görmemiş ya da yok saymıştır. Ne de olsa hükümet temsilci, hukukçu liberal, Chadwick ve Simon’dan yüzyıl sonrasına geçen DSÖ’nün sosyal iyilik haline bel bağlayan bir resmi halk sağlığı yazını vardır. Virchow’u, Engels’i atladığı gibi modern toplumlar için ilk nüfusa ve bölgeye dayalı, ücretsiz, koruyucu sağlık hizmetlerinin inşa eden Sovyetler Birliği’ni, sağlık sisteminin kurucusu Semeshko’yu da unutturmuştur… Unutturma daha sonra da devam etmiş, Che Guevara ve Allende gibi halk sağlığı yaklaşımına büyük katkıları olan hekimler de unutturulmuştur.  Benzer unutturma hali hemşirelik tarihinde de karşımıza çıkar: Florence Nightengale göklere çıkartılır, Lavinia Dock’a yer bile verilmez.

Unutmalar rastlantısal değildir. Sağlık sorunlarının tıbbileştirilmesi ve sağlık kurumlarının içine gömülmesi ve tıbbi hizmetlerin çözümün temel adresi olma hali bir siyasal tercihtir. Ondokuzuncu yüzyılda egemen olan sosyal-kültürel-çevre, hatta siyasal nedenselliklere yer verilen halk sağlığı yaklaşımından kurtulunmaya çalışılıyor, resmi halk sağlığı söylemi yapılandırılıyordu. Halk Sağlıkçı Hibbert Hill 20.yy başında The New Public Health kitabında halk sağlığı yaklaşımındaki ‘önemli değişim’den söz ediyordu: “Eski halk sağlığı çevre ile ilgiliydi; yeni bireyle ilgilidir. Eski insan çevresindeki bulaşıcı hastalık kaynaklarını araştırdı; yeni insanlarda bulur onları. Eski halk sağlığı. . . Onlara başvurduğu için başarısız oldu. . . Her yerde ve olmadığı herşeyde.” Hill için ulusun sağlığını iyileştirmeye bir tek kişinin davranışını değiştirmeyle başlanmalıydı. Sahaya yönelik evrensel çevre çözümleri -saf su, kanalizasyon sistemleri, sokak temizliği- terk edilmeli ve insanların daha temiz, daha sağlıklı yaşayacakları konusunda eğitmeye odaklanmaya başlanmalıydı. Bakteriyoloji de “etkili” halk sağlığı için bir umut oldu.  Sağlık görevlilerinin düşüncelerinin mantığı çevreyi (örn., pis, hava yoksun gecekondu yıkmak, bütün mahallelerin altyapısını iyileştirmek) kökten değiştirdi ve yeniden biçimlendirdi. Eğitim ve sadece birkaç günahkar olan enfekte kişinin eylemlerinin kontrolüne  odaklanmak yeterliydi. Hill, hastalığa sahip birkaç bin kurbanın tedavi edilmesinin, milyon büyüklüğündeki konutları iyileştirmekten çok daha ucuz olduğunu vurguluyordu. Özetle toplumsal olan yerine bireysel yaklaşım öne çıkıyordu. Bu yaklaşım sağlıkçıları, halk sağlığını diğer disiplinlerden de kopardı. Sosyal ve siyasal bilimlerin, toplumsal mücadele eden aktörlerin, halk sağlığına olan olumlu etkisi hızla kayboldu. Sahada mücadele ile şekillenen halk sağlığı, hastanelere, laboratuvarlara yeniden tıkılmış oldu. Tıp bilimindeki teknolojik? gelişmelerle bu tıkılma hali daha da güçlendi. Bu durum gelişmiş sağlık hizmetleri, iyi klinik uygulamalar, iyi yetişmiş sağlık emek gücü ile sağlık sorunlarının üstesinden gelineceği düşüncesinin gelişmesine yol açtı. Zamanla bilim ve tıp, halk sağlığı çalışanlarının, yalnızca otuz yıl önce halk sağlığı reformcularının geleneksel odağı olan, ırk ayrımı, yoksulluk, eşitsizlik ve yoksul konut gibi sosyal faktörleri görmezden gelmelerine yol açtı.1 Artık hastalıkların / sağlık sorunlarının nedenlerinde, sınıf analizlerine yer verilmez oldu. Dünya genelinde solun egemen olduğu yıllarda ve bölgelerde yeniden 19. yüzyıl perspektifi öne çıktı; benimsendi. Solun yenik olduğu zamanlarda da yeniden bu öykü (resmi halk sağlığı yaklaşımı) öne çıkar, günümüzde olduğu gibi. Her taraf Hill’ler ile doludur. Sağlık sorunları dört bireysel hataya bağlanır (sigara, hareketsizlik, sağlıksız beslenme ve kötü cinsel yaşam). Sorun da, çözüm de tıbbileştirilir.

Tüm bunlara karşın kapitalizmin yarattığı sağlıksızlıklar üstü örtülemez hale geldiğinde, sağlık tartışmasında sosyal-siyasal yönün öne çıkması engellenemez. Bu durumlarda da sosyallik, temel nedeni görmezden gelen çarpıtmaları içeren kavramlarla karşımıza çıkar: ‘Sağlığın Sosyal Belirleyicileri’ gibi… İş, gelir, eğitim, sosyal güvence, barınma, beslenme, fizik çevre vb. olarak sıralanan belirleyicilerin çoğu sonuçtur; neden değildir aslında…  Kapitalist moderniteye içkin olan sömürü ve tahakküm ilişkileri yok sayılarak bu faktörler sıralanır. Çözümün muhatabı da sorunun yaratıcıları olarak görülür. Sosyal diyalog, sosyal sorumluluk projelerinde çözüm aranır.

Bu anlayış, domuz gribini virüsün mutasyonuna, çözümünü de aşı geliştirmeye bağlar. Mülksüzleştirerek proleterleştirdiği derin sömürüye tabii kıldığı köylüleri; on binlercesini bir arada yaşamaya mahkum ettiği, tek tip gıda ile beslenen, atıkları ile birarada yaşayan  domuzları; doğaya insan merkezli tahakkümü görmezden gelir. Tıpkı Sur’daki yıkımı ishal üzerinden tartıştığı gibi, temiz su ve gıda sağlandığında Sur’un sağlığına kavuşacağı gibi… büyük yanılsama içindedir. Sur’da dayatılan vahşetin siyasal, tarihsel, kültürel, ekolojik yıkımla sağlıklı olma halinin ortadan kalkmasına es geçilir; fiziksel sağlık ve akut durumdaki psikolojik sorunlar merkeze yerleştirilir. Bireyin ve toplumun kendi kültürü ile özgür yaşama haline olan müdahalenin yarattığı derin sağlıksızlık es geçilir… Çare-derman yıkan, yok edenden dilenilir hale gelir.

Toplumsal sağlık ve hatta onu da aşan ekolojik sağlık perspektifini önüne koyan sağlıkçılar sömürü ve tahakküm ilişkilerinin her türlüsünün yarattığı sağlıksızlığa karşı çıkıyorlar. Barış nöbetleri, toplumsal barış tartışmaları, toplumsal adalet ve hakikat arama mücadeleleri, işçi cinayetlerine karşı mücadele, HES’lere karşı direniş, kürtaj hakkının savunulması, çocuk gelinlere karşı mücadele, Cudi’deki orman

yangınlarına karşı direnişler, Roboski’deki katliamın ortaya çıkarılması vb. sayısız mücadele, bu perspektife örneklerdir. Sağlıkçılar Nuriye ve Semih’in açlık grevleri için nitelikli ve en uygun sağlık hizmeti koşullarını sağlaması ve onların kararlarına saygı duyarak sağlık hizmeti üretmeleri iyi hekimlik

söylemidir. Fakat bununla sınırlı kalınmadan, Nuriye ve Semih’in iş ve onurları için yürüttükleri mücadeleye, onları medeni ölüme terk eden hukuksuz ve adaletsiz KHK’leri ve OHAL’i kaldırmaya yönelik mücadeleye de destek verilmesi, mücadelenin bir bileşeni olunması, toplumsal sağlık mücadelesidir. Bir halkın inkar, imha ve asimilasyon politikalarına karşı kendi kaderini tayin etme, kendi kültüründe yaşama, ana dilini kullanma talepleri de toplumsal sağlık mücadelesidir, buna verilen destek de… Sömürü ve tahakküm ile bağımlılık yaratan ilişkileri ortadan kaldıran ve özgürlüğe doğru atılan her adımın toplumsal sağlıkla ilişkili olduğu tespiti ile ‘’sağlıklı olma hali, özgür olma halidir “ şiarı sağlık muhalefeti için daha geniş perspektifli bir zemini tariflemektedir.  (6 Eylül 2017)

 

  1. Fairchild AL, Rosner D, Colgrove J, Bayer R, Fried LP. (2010). The EXODUS of Public Health What History Can Tell Us About the Future. Am J Public Health. 100: 54–63.

 

*Not: Bu yazı Diyarbakır Tabip Odası tarihi ile ilgili hazırlanan bir kitap için kaleme alınmıştır.



İLİŞKİLİ İÇERİK

Negri’nin Ardından

Düşünür ve eylemci Antonio Negri’ yi kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Düşün dünyamıza katkıları oldu. Okulumuza davet ...