Home / ARŞİV / DOĞAL SAĞLIK-Fikret Çalağan

DOĞAL SAĞLIK-Fikret Çalağan

*24.10.2012 Sincan 2 nolu F Tipi Cezaevi-ÖzğürGündem Gazetesi

Bilindiği üzere modern tıp, endüstriyalizmin kamçılamasıyla çok “gelişti”. Bu alana ciddi yatırımlar yapıldı. Yürütülen sağlık politikaları ve sağlık uygulamaları ile metalaştırılmış sağlık algısı yaygınlaştırıldı. Tüketimi için toplumda reklamlarında yardımıyla güçlü bir algı yaratıldı. Yaratılan bu algı ile mevcut sağlık anlayışının tek doğru olduğu topluma kabul ettirilmeye çalışıldı. Önemli bir mesafe de alındı. Bununla birlikte toplumsal ve kültürel hafızada geleneksel sağlık algısının (otonom-kendi kendine yetebilme) etkisi gittikçe azalmakla birlikte varlığını sürdürdü. Toplumsal ve kültürel hafıza bir yanıyla endüstriyel modern tıp alanındaki gelişmelere kuşkuyla bakmaya devam etti. Toplumun önemli bir kesimi geleneksel sağaltım alışkanlıklarını tercih ede durdu. Bunun sonucunda da kapitalizmin kar hırsı bu alana da el atmayı zorunlu gördü. Başlarda gerçekten bir “alternatif” olarak gelişen bu sağaltım uygulamaları, son yıllarda “alternatif tıp” adı altında sistem içine dahil edilerek sağlık tüketim pazarının bir parçası haline geldi. Bu günkü haliyle “alternatif tıp” modern tıbbın ikinci halkası işlevini görmektedir. Tüm bu gerekçelerle biz “alternatif sağlık” bakış açımızı Doğal Sağlık adı altında kavramsallaştırmak istedik. Geleneksel sağlık kavramını da saygı değer buluyoruz. Ancak “gelenek” olmakla birlikte bin yılları bulan iktidarcı yaklaşımlar bu gelenekleri de büyük oranda aşındırmıştır. Bu kavrama karşı belirli oranda belleklerde engelleyici tutumlar gelişmiştir. Doğal Sağlık tanımı; gelenekle birlikte günümüzün sağlık alanında vardığı gelişim düzeyini ekolojik-toplumcu bir perspektifle yorumlayıp gelenek ve günceli buluşturmaktadır.

Ne yapmalı

Sağlıklı olmak demek; bugün için, kapitalizmin doğa ve toplum karşıtı ideolojik saldırılarına karşı nasıl yaşamalı, ne yapmalı, nereden başlamalı sorularına doğru cevabı bulmak demektir. Kapitalist modernite yarattığı algı ile yaşam tarzlarını homojenleştirmiş, tek tipleştirmiştir. Dilde, beslenmede, tüketimde, üretimde, toplumsal ilişkilerde, kentleşmede vb. her alanda tek tipleştirmeyi dayatmaktadır. Bu durum toplumları yığınsal olarak sağlıksız kıldı. Sağlıksızlaştırarak sistemine bağımlı hale getirdi. Bu gün yüzbinlerce sağlık kuruluşu, milyonlarca sağlık profesyoneli bulunuyor, milyarlarca dolar para harcanıyor. Ancak her geçen gün hasta sayısı artıyor. Bir kişinin-toplumun kendi kendine iyileşebilme, yetebilme yeteneği-deneyimi ve bilgisi görmezden gelinerek sadece dışardan sistematik müdahalelerle iyileşme algısı yaratılmıştır. Oysa gerçekte bu yaşam anlayışı ve politikalar hastalıkların temel kaynağıdır. Nasıl yaşamalı; bu dayatılan yaşamı reddetmeli, ne yapmalı; bunun için mücadele etmeli, nereden başlamalı; homojenleştirmeye, tek tipleştirmeye karşı; farklılığı, çeşitliliği ön plana çıkararak, toplumsal özle buluşmak gerekir. Bir başkası olmaya zorla(n)mak insan-toplum sağlığına en büyük saldırıdır. Tüm bu gerekçelerle “... Sağlık hakkı mücadelesi aynı zamanda kültürel bir mücadeledir” (1).

Kültürel sağlık direnişi üç boyutta ele alınabilir. Doğallığın içindeki gelenek de bununla ilişkilidir.

a) DİL; toplumsal birikimi temsil eder. Bin yıllara dayalı birikim dil üzerinden aktarıla gelmiştir. Kapitalist modernitenin ulus-devlet aracılığıyla çeşitliliği ortadan kaldırıp tekleştirmesi; toplumsal dokuyu yok ederken; tüm birikimlerle birlikte sağlık bilgisinin birikimini de yok etmektedir. Ayrıca dil üzerindeki baskı-asimilasyon yoluyla bir başkası olmaya zorlanmak, insanın gelişim sürecine vurulan en büyük darbedir. Bu bireyi sağlıksız kıldığı gibi bir bütün olarak toplumu da sağlıksızlaştırmaktadır.
Diğer taraftan modern tıbbın kadınların yüzyıllarca biriktirdiği sağlık bilgisini erilleştirip, aynı zamanda dar akademik sınırlara hapsetmesi, laboratuar(cılık)a indirgemesi; bunun dışında kalan tüm bilgi ve birikimi ötekileştirmiş ve toplumsal sağlık bilgisinin yok olmasına neden olmuştur.
b) Bin yıllardır, yaşanılan coğrafya ve kültürün etkisiyle şekillenen beslenme tarzı ve alışkanlığı; toplumun genetiğine işlemiş durumdadır. Beslenme alışkanlığı-sağlık birbirinden ayrılmaz durumdadır. Kapitalist tüketim alışkanlığı ve sağlık adı altında dayatılan beslenme alışkanlıkları toplumun bu genetik yapısına müdahaledir.
c) Toplum yaşamına saygı gösterilmesidir. Toplumların büyük çoğunluğu yaşama doğum-büyüme-ölüm döngüsü çerçevesinde bakar. Bunu doğanın bir parçası olarak görüp, onunla kendini özdeşleştirmenin sonucu olarak inanmaktadır.

Modernist tıp

Toplumsal kültüre yönelik başlatılan bu saldırıya karşı fikir-zikir ve eylem birliği gerekir. İktidarcı ve ataerkil sistemin ürünü olan bu modernist tıp anlayışına ancak kadının doğallığı, geleneğe karşı olumlu hissiyatı ile karşı konulabilir. Ayrıca erkek egemenlikli, profesyonelliğe dayalı, toplum ve doğa karşıtı, tıp endüstrisinin boyunduruğuna hapsolmuş, metalaştırılmış bu anlayıştan kurtuluş için; doğayla barışık, geleneği hor gören değil, onunla sentez oluşturan, hiyerarşik planlama yerine yerele dayalı bir Kadın Sağlık Hareketi’ne ihtiyaç vardır. Bu hareket sayesinde, erilleşen, profesyonelleşen, ulus-devletin nüfus politikaları aracına dönüşen, son yıllarda endüstriyel tıbbın tüketim ihtiyacı için istatistiki bilgi sunan konuma indirgenen halk sağlığının gerçek özüne dönüşü sağlanabilir. Halk Sağlığı olarak da tanımlanacak olan “doğal sağlık” tanımı tüm bu toplumsal kültürle alakalı olmakla birlikte gelenek ile güncelin birikimlerinin harmanlaşmasından oluşacak bir sağlık yaklaşımıdır. En önemlisi ise devletli-sınıflı uygarlığın tüm çarpıtmalarından arınmayı önüne koyan ve başlangıca bağlılığın gereği olarak Doğal Toplumu esas alan bir anlayışı benimser.

Doğal Sağlık anlayışını şu temel esaslar üzerinden tariflemeye çalışıyoruz

1- Toplumsallık: A’dan Z’ye tüm yaşamın demokratik ilkeler çerçevesinde örgütlenmesi. Yerelliği esas alarak evrensel bir toplumsallığı geliştirmek.
2- Doğallık: İnsan-doğa ilişkisini doğru kurarak modernist tıbbın aşırı insan merkezli yaklaşımı yerine doğa ile içiçeliği benimsemektedir. Sağlıklı olmayı deva aramayı her haliyle doğaya zarar vermeden sağlamak.
3- Amatörlük ve Otonomi: Günümüzde profesyonelleşme insan bedenini ve doğayı nesnelleştirerek esas sorunun kaynağı olmuştur. Bilginin toplumdan soyutlanması ile hiyerarşik ve bağımlı ilişkiler geliştirmiştir. Bu hiyerarşik ilişkiyi kırmak, insanın kendisini duyumsamasını sağlamak; herkesin kendi “doktoru” olma anlayışını geliştirmek. Profesyonellikten arındırmak.
4- Pazar ilişkisinden arındırmak: Metalaştırılmış sağlığın kendisi bir hastalıktır. Sağlık(sızlık) piyasası demektir. Bu da sağlıklı olmayı değil sağlıksız olmayı gerektirir ki piyasa kuralları işleyebilsin. Sağlıksızlık üretir, hastalık üretir, müşteri yaratır.
5- Endüstriyalizmden arındırılmış tekniğin geliştirilmesi: Elbette ki daha ileri müdahaleler için bilgiye ve gereçlere ihtiyaç vardır. Ancak bu teknik geliştirilirken doğaya zarar vermeden, toplumun ve gerçekte sağlık hizmetlerinin ihtiyacı doğrultusunda geliştirilmelidir. Bunu yadsıdığımız taktirde kapitalizmin temel saç ayaklarından biri olan endüstriyalizmin boyunduruğunda kalırız.

Doğal sağlık anlayışının gelişimini iki kategoride tanımlamaktadır

Güncel olarak sağlık hizmetlerinin demokratikleştirilmesi; mevcut sağlık bilgisinin oluşumu, sağlık hizmetlerinin planlaması, örgütlenmesi, finansmanı süreçlerine müdahil olarak demokratik bir nüveye kavuşturulup; devlet ve iktidar ilişkilerinin bir aracından çok toplum denetiminde, doğa ve toplum yararına bir dönüşüm sağlamaktır.

Nihai olarak sağlığın toplumsallaştırılması; bu günkü sağlık algısına karşı mücadele yürütülerek, sağlık bilgisinin tüm toplum kesimlerine ulaşması ile profesyonellerin denetiminde bilginin arındırılmasıdır.

1) DTK Sağlık Kurultayı Belgeleri-Halk Sağlığı İlkeleri



İLİŞKİLİ İÇERİK

Negri’nin Ardından

Düşünür ve eylemci Antonio Negri’ yi kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Düşün dünyamıza katkıları oldu. Okulumuza davet ...