Home / ETKİNLİKLER / Çalıştaylar / Cezaevi ve Sağlık Çalıştayı

Cezaevi ve Sağlık Çalıştayı

20 Mayıs 2012 tarihinde  DTK (Demokratik Toplum Kongresi) Sosyal Politikalar Komisyonu Sağlık Grubu tarafından Mardin de yapılan “Cezaevi ve Sağlık” Çalıştayımıza

-ATUD (Adli Tıp Uzmanları Derneği)

-İHD (İnsan Hakları Derneği)

SES (Sağlık ve Sosyal Hizmetleri Emekçileri Sendika

-THİV (Türkiye İnsan Hakları Vakfı)

-TTB (Türk Tabipler Birliği)

-TUHAD FED (Tutuklu Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu)

-TPD (Türkiye Psikiyatri Derneği)

-Asrın Hukuk Bürosu katılım sağlamış  ve çalıştayımız üç tane kolaylaştırıcı sunumdan sonra tüm katılımcıların aktif katılımıyla bir günlük yoğun tartışmalarla sonuçlandırılmıştır.

 

Çalıştay da yapılan tartışmada aşağıdaki tutum belgeleri ortaya çıkmıştır:

 

“Hapishaneler tarihi; Gözetim altında tutma ve cezalandırma tarihi olmakla birlikte, çok yakın bir tarih ve aynı zaman da sürekli olması gereken bir durum olmadığı yaklaşımıyla hapishanesiz bir toplum ideasını korumak ve güncel olarak bu sorunla mücadele etmek bir görev olarak önümüzde durması ön görülmüştür.

Başlangıçta kaba işkenceye dayanan cezalandırma, sonrasında zoraki işlerde çalıştırma, gözden uzak tutma olarak seyir izlerken bu gün itibariyle iktidara muhalif olmanın bedeli “suçluların” birbirinden, toplumdan izole edildiği bir tecride dönüşmüştür. Güncel olarak tecrit boyutlanmış tek kişilik cezaevine indirilmesi ile yaratılan psikolojik ortamla bireyin kendi ruh dünyasında ve çevresinde bir tecridi yaşamasına neden olmuştur.

Bu gün 132.359 sayısına ulaşmış olan tutuklu ve hükümlü sayısı 12 Eylül faşizmini aratır duruma gelmiştir. Bir taraftan yoğun tutuklamalar, uzun tutukluluk süreleri, cezaevindeki olumsuz sağlık koşulları, disiplin cezaları ve genişletilmiş tecrit uygulamaları ile Türkiye’nin temel sorunlarından biri olmuştur. Son yıllardaki Kürt Sorundaki baskı, inkâr, imha siyasetinin yükseltilmesi ve yeni ekonomi politikaların sonucunda cezaevleri AKP iktidarının muhaliflerini kitlesel olarak cezalandırma yerleri olmuştur.

Tüm bunlarla birlikte cezaevleri sağlık açısında da son dönemlerde sürekli olarak gündemdeki yerini korumaktadır. Başta ağır hasta mahpusluların serbest bırakılmaması ve tedavi edilmemesi sonucu birer birer ölümler yaşanmaktadır. Tecrit ve izolasyonun yarattığı sorunlarla birlikte, temiz su, yeterli ve sağlıklı gıda vb. lerine ulaşılmaması mahpusların sağlığı sürekli olarak bozulmaktadır. Ayrıca açlık grevleri ve sürgünlerde bu sağlıksızlığı sürekli olarak büyütmektedir.

Cezaevleri tam bir sağlıksızlığı yaratırken, cezaevlerinde tutulmak zorunda bırakılan kişilere sağlık hizmeti ulaştırılmamaktadır.

A-Tüm cezaevlerinde bulunması ve 24 saat açık olması gereken revirler birçok cezaevinde bulunmamakta, bulunanlarda ise personel ve donanım eksikliği had safhadadır

B-Hastane ortamında tedavisi yapılması gereken mahpusların sevkleri yapılmamakta, yada geciktirilmektedir. Ayrıca hastaların sevk edildiği ring araçlarının kötü olması hastalarda yeni komplikasyonlara neden olmaktadır.

C-İstanbul protokolü yerine ikame edilen ve mahpus sağlık hizmetine ulaşımını engelleyen üçlü protokolde 2011 yılında yapılan değişiklik ile polikliniklerin mahpusların yalnız başına muayene edilecek şekilde düzenlemesine ilişkin hiçbir çalışma yapılmamış, yapılan değişiklik sadece kağıt üzerinde kalmıştır. Halen çok yaygın olarak tutuklu ve hükümlüler kelepçeli olarak muayene edilmeye zorlanmaktadırlar. Bu onur kırıcı uygulamayı kabul etmeyen kişilerin tedavisi yapılmadan cezaevine götürülmektedir.

D-Bu hukuk dışı uygulamaların bir parçası olmayı kabul eden sağlık çalışanları da bulunmaktadır.

E-Hastanelerde mahpus koğuşları genel olarak servislerden ayrıştırıldığı için yatan hükümlü ve tutuklunun tedavi ve viziteleri de gerekli hassasiyet gösterilmemekte, ayrıca ayrımcılığa tabi kalmaktadır.

F-Cezaevi yönetimi hiyerarşisi içine hapsedilen sağlık hizmetleri, acil durumlarda tümden çözümsüz kalmaktadır. Şimdiye kadarki birçok acil vaka, hastaneye kaldırma, müdahale sürecinin uzun olmasından kaynaklı olarak ölümle sonuçlanmıştır.

G-Cezaevlerindeki sağlık hizmetlerinin Sağlık Bakanlığına devri bizlerin talebi olmasına rağmen, Sağlık Bakanlığı bu hizmetleri üzerine alırken cezaevlerine yönelik nasıl bir hizmet götürürüm anlayışı yerine Sağlıkta dönüşümün bir bileşeni olarak baktı. Cezaevleri sağlık hizmeti özellik arz ettiğini görmezlikten geldi. Bundan dolayı cezaevlerinde çalışan aile hekimleri sadece muayene ile kendini sınırlamasına neden oldu. Esas yapması gereken koruyucu sağlık çalışmasını yapamadı ya da yaptırmadılar. Koğuş, mutfak, gıda, su ve hijyen denetimi sadece kağıt üzerinde imzalanan evraktan ibaret sayılmıştır

H-Bakıma muhtaç mahpuslular serbest bırakılması gerekirken kaderine terk edildi, ya da bir yakının da cezaevinde kalmasına neden olunmuştur.

Bu başlıkları daha fazla artırabiliriz.

Tüm bu saydıklarımız sorunların gidermek için iktidar ve taraflar üzerinde etkili olmak için ortak mücadele programına ihtiyaç olduğunu belirten çalıştay bileşeni şu temel başlıkları belirlemiştir.

1-Çığlımızı ortaklaştırmak gerekiyor. Bunun için cezaevi sorunu sürekli olarak canlı tutmak ve geniş kesimleri sürece katarak iktidarı bu politikalardan vazgeçirmek için bir Cezaevi Hareketine ihtiyaç vardır. Bu hareketin oluşması için şu anda cezaevi sorununu kendine dert edinmiş yapılar ve kurumlardan başlayarak bir platform kurulmalıdır.

2-Cezaevinde uygulanan politikalar ve sonuçları geniş kamuoyunda iktidar tarafında gizlenmekte veya çarpıtılmaktadır. Bu gizleme politikasına karşı bizler bu alanda bir şeffaflık sağlamamız gerekir. Bunun için bilgi akışı sağlayarak bilgiyi ortaklaştırmak, bilgiyi bir merkezde toplayarak tüm kamuoyuna duyurmak. Bununla ciddi bir basınç uygulamak.

3-Yaşanan hakikati gizleyen konuma gelmiş olan Adli Tıp Kurumu bağımsız olmadığı kamuoyuna duyurmak, bu kurumu devreden çıkarmak. Adli tıp kurumun verdiği raporlara karşı alternatif raporlar hazırlamak.

4-Ağır hasta olan mahpusların serbest bırakılmasını sağlamak için mücadele etmek, ayrıca raporları ile hasta olan kişilerin tedavi görmesini engelleyen ve cezaevinde ölen kişilerin dosyalarının tekrardan incelenerek kusuru olan Adli Tıp Kurumu yönetimi ve raporu düzenleyen kişiler hakkında suç duyurusunda bulunmak,

5-Siyasi tutuklu, adli tutuklu ayrımı ortadan kaldırarak sorunları ortaklaştırmak, adli tutuklu ve hükümlülere dayatılan çalışmaya karşı çıkmak, gönüllü çalışanların ise emeklerinin sömürülmesinin önüne geçmek,

6-Tıp ve sağlık eğitimi sürecinde bu konuların yer almasını sağlamak için çalışmalar yürütmek,

7-Cezaevi izlem heyetlerinin raporlarını kamuoyuna açıklaması konusunda baskı oluşturulmak.

8-Tüm bunlarla birlikte Sayın Abdullah Öcalan a uygulanan tecrit boyutu gittikçe büyümekte, 10 aydır haber alınmaması toplumda sağlığı ve yaşamı konusunda ciddi kaygılar uyandırmaktadır. Buda toplumsal gerilimleri artırmaktadır. Bunu için insan hakları ve sağlık örgütleri başta olmak üzere duyarlı kurumları temsilen oluşan bir heyetin Adalet Bakanlığına başvuru yaparak İmralı da incelemede bulunmak, Sayın Öcalan ‘ın avukatları ve ailesi ile bir an önce görüşmesini talep etmek,

9-Başta İmralı olmak üzere yaygınlaşan tecrit ve izolasyonla ortak mücadele yürütmek,

Konularında ortak bir tutuma varılmıştır.

Ayrıca cezaevi sürecinin takibi için aşağıdaki konularda tartışmaların yoğunlaştırılıp bu konudaki ortak bilginin artırılması ve yaygınlaştırılması sonucuna varılmıştır.

-Yeni cezaevi siyaseti ABD ve İngiltere öncülüğünde geliştirilerek evrenselleştiriliyor. Bu son yıllarda Türkiye başta olmak üzere Ortadoğu da yaygınlaşmaktadır. Bu yeni cezaevi siyaseti ayrıntılı olarak incelenip karşı mücadele yürütülmelidir.

-Mevzuata ilişkin  ve Sağlık alanına yönelik özel çalışma yürütülmelidir.

-Yaşanan vakalara ilişkin özel çalışmalar yürütülmelidir.

-Cezaevi hekimliği ve güncel aile hekimliği uygulamasına ilişkin pilot çalışmalar yürütülmelidir.

-Sağlıkta Dönüşümün cezaevi ile ilgili kısmında netleşme sağlanmalıdır.

– İstanbul protokolü güncelleştirilmelidir.

22.05.2012
DTK SOSYAL POLİTİKALAR KOMİSYONU SAĞLIK GRUBU



İLİŞKİLİ İÇERİK

Negri’nin Ardından

Düşünür ve eylemci Antonio Negri’ yi kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Düşün dünyamıza katkıları oldu. Okulumuza davet ...

Bir yanıt yazın